Bu site yetişkinlere yönelik bilgiler içermektedir. 18 yaşından küçükler için uygun değildir.

2014............2015....



Selam;

Adettir, yeni yıll şunla şunla gelsin temalı yazı yazmazsak olmaz. 

2011 yılında bir mim şeklinde şeetmişiz neol babadan istekler diyerek. Tabi noel babadan istersen ne olur babayı alırsın :D Mevladan istemek lazım :)) 2011 deki yazımda "sakallı göbekli noel babayı ne yapacan yukarıdaki çocuk gelsin hedaye getirdim diye o zaman gör bak ne oluyor" içerikli yazımda (ki ne olacak hediyeler bi tarafa çuval bi tarafa noel ovlan (fıldır fıldır dönen göz smileyi) duvardan duvara öhüm) ne demişiz;

- öncelik sağlık sıhhat (çok şükür o gün bugündür ciddi bir rahatsızlık geçirmedim)

- yılbaşı piyangosu (3 ün 1 :D)

- huzur (blogger olan huzur değil tabi :D o zamanlar o yoktu şimdi isteyebilirfafafas huzurumu bozacak bir kaç olay cereyan etti 2011 den bu zamana)

- bir sevgili artık (cümle sonuna "artık" diyerekten ne kaddar zor durumda olduğumu belirtmiş olsam bile sonuç nedir efenim :D evet tahmin ettiniz hıh)

- spora başlayabilmek ve biran önce sonucu görmek (demişim evet her zamanki gibi spora başlama deneyimlerim oldu gögüs felan çoktı lakinnn devam etmeyince ne oldu vücut amı götü dağıttı saldı bi çeşit oldu afedersiniz :D)

- ailemin hep gözümün önünde olması (ki çok şükür o gün bugündür yanımdalar)

demişim. Bir de yapay çam önünde bir fotomu yayınlamışım (o.O) (yerseniz :P)



ve 2012 de neler demişim acaba bir de ona bakayım;

yine sağlık ve piyango demişim (3 ü 1 arada ile kalakalmışım :P) sağlık sorunu yok şükür. Utanmadan o senede bir sevgili istemişim (o.O) evoğlanı içinde özel bir dilekte bulunmuşum "bir otobüs dolusu ovlanla dağ başında kalsın sonra hepsini teker teker sonrada toplu bir şekilde ısıtsın :D demişim tuttu tutmadı bilmiyorum sonrası şizofrene bağladı belki başına bölye bir şey geldi bir noktadan sonra sayıyı unutunca hafıza da gitti zaar asafdfdfad



2013 yılında ise malumunuz askerdeydim :)) Sağolsun çerezimizden pastamıza, kolamıza kadar askeriye vermişti bizde afiyetle yemiş içmiştik. Olayı direk yeme içmeye nasıl indirgedim ama :D

Gelelim 2014 yılına;

Bok gibi yıldı afedersiniz, gerek çevremde olan gerekse ülkede ve dünyada olanlara bakarsak umarım 2015 daha güzel bir dünya ve ülke olur ki hiç sanmıyorum görelim mevla neyler neylerse güzel eyler diyelim.

2015 te ise noel dayı ve 3 bacaklı (bknz. önceki yıllardaki noel dayı resimlerim :D) şahıslardan değil yine yaradandan;

- sağlıklı bir yıl,

- piyango, -lan çık artık amk-

- sevgili, -gelme bu saatten sonra fuck body takılıyorum yeter artık (o.O)-

- ailem hep çevremde olun, annem inş. sağlığına kavuşur ve yine yanımda olur ://

yeter daha ne isteyeyim. Ahali, gevur adeti onlar bizim bıdı bıdımızı kutluyor mu diyerek riyakarlık peşinde koşacağınıza millet bahanecek bir arada eyleniyor yılda 1 gün diye düşünün kimsenin din değiştirdiğini dinden çıktığı yok. Ayrıca niye seviniyorsak 1 yıl daha yaşlanıyoruz olm.

Son olarakta sevgilisi olanlar "birlikte girelim yılbaşına hem de şu pozisyonda diye girinde kenetlenin bir birinize emi sonra hastanede ayırsınlar sizi" hıh 




://
Ogaybende Blog Yazarı

Ne izledim: Juste Une Question D'amour (2000)



Just A Question Of Love

2000 yılı Fransa - Belçika yapımı filmi izleyeni baya bir zaman oldu. Bu filminde hafızamda yeri ayrıdır. İçinde geçen aşk, erkek sevgilinle yatarken annesine yakalandı yakalanacak anındaki yaşattığı adrenalin, homofobi, aileye açılma ne ararsan var. 

"Laurent ziraat fakültesi son sınıfta öğrencidir. Ailesi yakın bir kasabada yaşamaktadır. Eczacı babası ve şefkatli annesine karşı yeni kabul ettiği kimliğini saklamıştır. Kız arkadaşı ile ailesine haftasonu ziyaretleri yapmakta ve onlara layık evladı oynamaktadır. Oysa okuduğu şehirde kız arkadaşıyla kaldıkları evde yanyana bile yatmamaktadırlar. Korktuğu şey büyüktür. Kuzeni gay olduğunu açıklamış. Ailesinin kabulüne fırsat ve zaman vermeden sevgilisiyle Vietnama gitmiş, orada hepatit olmuş. Aile ise onu aids olmakla suçlamış, evden atmış, ölünce de ardından kahrolmuşlardır. Teyzesi ve eniştesinin hali içler acısıdır. 

Bu korkulu gizlenme ve sevgili arayışı tam da mezuniyete yakınken, okula yeni gelen asistan Cedric ile yepyeni bir başlangıca taşınır. Yaz stajını yanında yaparken ilk açılışlar, ilk dokunuşlarla başlayan gay life ertesi sabah Cedric'in annesinin yatak odası kapısını açmasıyla daha da ilginçleşir. 

Emma oğlunu kabul etmiş dul bir evhanımıdır. Hayattaki son kalesi Cedric'i kaybetmemek için onun herşeyine tahammül etmektedir. Cedric, Laurent'in ailesine de açılması için onu zorlar. Oysa daha o bu hayatı yeni tanımaktadır. Evet zaman hiç bir şeye müsaade etmemektedir.Laurent artık yol ayrımındadır. Ya rolüne son verecek aşkıyla sevdiği adamla ailesini ezip geçecek, ya da onun baskıları aşkını bitirecekdir. Asıl hesap etmediği olur ve Emma, Laurent'in ailesinin kendi gibi kabul edeceklerini sanarak durumu onlara açıklar. İşte şimdi her şey karışmıştır.Kaynak



Kumral olan Laurent, ailesi tarafından kabul görmüş olan Cedric ise esmer olan arkadaşımız. İzleyin sonrada yorumunuzu yazın bakalım ;) 

imdb puanı 8, benim puanımda 8 olsun öyleyse.

Ogaybende Blog Yazarı

Bay Gay İle Yaptığım Röportaj



Selam;

Öncelikle (özlem özden stayl) yukarıdaki resim temsili değildir. Röportajı ne kadar samimi bir ortamda ve rahat bir şekilde gerçekleştirdiğimizi göstermesi açısından çekilmiştir. (yerseniz :D) röportaj sonrası Bay Gay neden duş almaya gittiğini de röportajı yayınladığı zaman yazar artık ben spoiler vermeyeyim :P

Bu röportaj işlerini ilk ortaya çıkaran ve bizlerle röportaj yapan kişi operadaki kazulettir. Onunla yapmış olduğum röportajı okumak isteyenler için buyrun buradan (tee 2012 de)

2013 yılında ise Radyo ve Televizyonculuk okuyan bayan bir arkadaşımızın radyo programı için sesli röportaj teklifini "ayh ben dijital ortamdaki sesimden hiçç hazetmem yazılı yapsak" diyip yazılı olarak yapmıştım mail aracılığı ile onu okumak için ise buyrun buradan

2014 yılı içerisinde ise bu röportaj olayına giren xcoach, tiffany ve bay gay arkadaşlarımız oldu. xcoach ile mail aracılığıyla yapmış olduğum röportajı kimbilir ne zaman yayınlar bilemiyorum ama ben Bay Gay'in yayınlanma tarihini bildiğimden dolayı biraz spoiler verecem ki merak edin :))

- spoiler -

- Bay Gay beni nasıl ikna etti?*

- Exodya hakkında ne dedi nasıl soru sordu?*

- Eski - yeni bloggerlar hakkında soru sorarken hangi blogger için "kevaşe" söyleminde bulundu?*

- Eso Beso'nun şizofrenliğinin nereden geldiğini merak edince nasıl cevap aldı?

- Kaç cm sorusunu neden çekinmeden sordu?*

- Hornette başından geçen bir olay karşısında şaşırıp aynı durumla karşılaşıp karşılaşmadığımı sorduğunda benim cevabım neden sadece (o.O) oldu? O soru ne idi?*

ve dahası Bay Gay'in blogunda çok yakında 

;)

* (buraya açıklama gelecek)
Ogaybende Blog Yazarı

4. Yılımızı da Doldurduk



Selam;

9 Aralık 2010 yılında yazmaya başladığım blogum bugün 4. yılını doldurmuş bulunmakta. Geriye dönüp her sene yıldönümünü kutlamak için açmış olduğum başlıklara baktım da o zamanlar yazıpta artık neler yaptığından bi haber olduğumuz, bi'adam, operadakikazulet, bisexie, patrik, karakedi, odtülü, düşünceli, kaldırım, rocco, pistis, haplo, fatih amorf, miss maria, simple present gay, chal chene, bidi, bildiğin dut, ımtrak gibi blogger arkadaşlarımız artık yazmıyorlar. 

Blog istatistiklerine değinecek olursam da;

Bu 4 yıllık zaman zarfında Hamam Sefası yazıldığı günden beri liste başı olmaktan kurtulamadı. Hayır hamam da o duvar senin bu duvar benim bilemedin şu kurna başı onun bu göbek taşı diğerinin gibi bir olayımız olsa neyse :D takip eden başlıklar ise; aktif ve pasif olma sorunsalı, arkadaşımın gay olduğunu nasıl anlarsın, arkadaşımla ilişkiye girdim pişmanım (enemm başlıkla benim bir alakam yok :D), penis boyu nasıl ölçülür. İlk 5 i bunlar çekiyor.

Maalesef penis, ilişki, cinsellik gibi konular daha fazla okunuyor ve ilgi çekiyor. Buna karşın aids gibi başlıkların okunma oranı düşük. Gasp gibi eşcinsellerin düşebileceği tehlikeleri anlatan yazılar ve yaşanmış olaylara ait başlıklarda öyle. (buradan daha çok cinsellik paylaşmam gerektiği ortaya çıkıyor :D bir dahaki konumuz anal ilişki, oral sex, anal temizlik, kamasutra ve pozisyonlar ahahaha) (bir ara ele alıcam şaka değil o.O)

Ülke olarakta Türkiye'den sonra en yakın takipçi ABD ve Rusya. Almanya 4. sırada iken Azerbaycan Endonezya'dan sonra  8. sırayı paylaşıyor. Hindistan - Çin ve Irak bile ziyaretçi yollamış :D

Şimdiye kadar sizlerle 280 tane yayın paylaşımında bulunmuşum. Blogla birlikte twitter ve tumblr'da aktif olarak paylaşımlarıma devam ettim.

Sonuç olarak; 

Ziyaretçi, takipçi, yorumcu, geçiyordum uğradımcı, bu ne diyor lancı vs gibi blogumu ziyaret eden herkese teşekkür ederim.

Pastayı yollayan okuyucum, model olarak kendimi kullandım sen pastayı ye akşam üstü de beni yersfafasdfg öhüm ne diyordum evet pasta dan yemek isteyenler şöyle yamacıma doğru gelsin :D


Ogaybende Blog Yazarı

MiM: Homofobi / Transfobi



Selam;

Yeni bir mimden çıkmışken akabinde bir mim daha yollandı tarafıma. MiM sahibesi "böyle ucuz mimler ortalığa saçılmış cık cık cık olmaz olamaz bir tane de ben yapayım da siz görün" mihvalinde hazırlamış olduğu mim için kendisine teşekkür ediyoruz zira önemli bir noktaya parmak basmış Diğer mim'lere gelirsek de, ara sıra eğlenceli mimlerde olmalı diğmi diyerek bana bu MiM'i paslayan mim sahibesi Nick Smorty' e teşekkür ediyorum. Ayrıca hâlkı bilinçlendirme vakfı eş başkanı lol werther' cımda beni unutmamış ona da teşekkür ederim. Çok uzattım cevaplara geçelim.

1) Hiç homofobiye/transfobiye uğradınız mı?

Her hangi bir homofobiye uğramadım lakin, lise yıllarında salak bir kızın benim ismimin sonuna "oş" (o ne lan oyş gibi :D) (örn. ardoş, berkoş, hasoş) koyması sonucu homofobik söylemle karşılaştım diyebilirim. Yani bana karşı direk sözlü veya fiziksel bir eylem içerisine girmemiş olsalarda arkadaşlar arkadaş ortamında bu şekilde takılıyorlar idi. 

2) Peki, hiç homofobik/transfobik davranışlarda/söylemlerde bulundunuz mu?

Ortaokul yıllarında kollar vardı ya hani kantin kolu, kızılay kolu, müzik kolu (o.O) (şimdide var mı mı lan yaşım ortaya çıkacak lol) heh o kol toplantılarında yanıma oturan arkadaşım bacağımı okşamıştı TÖBE (o.O) o zaman "napıon olm topmusun lan" demişliğim vardır. (kızaran yüz şeysi) lakin bilinçli olarak böyle bir söylemde bulunmadım.

3) Bir LGBTİ tarafından homofobi/transfobi yapılabilir mi?

Aslında yapılan en büyük homofobi ve transfobi zaten bizim içimizden çıkanlarda. Zira bizler daha fazla ötekileştirme ve etiketleme meraklısıyız. Bence bu konuyu 2 şekilde ele alabiliriz. 1. si kendi cinsel yönelimi veya kimliği ortaya çıkmasın diye alayına homofobik söylemlerde bulunanlar, 2. si özellikle feminen gayler için "erkeksen gel" "feminensen yazma" "en ufak kırıklığın varsa uzak dur" gibi feminenfobik yani homofobik söylemler içerisine bulunanlarda. Ne demişler, en büyük ve en tehlikeli homofobi eşcinsel bir bireyin yapmış olduğu homofobidir. Özellikle kendisi ile barışık olmayan bir eşcinselin yapmış olduğu !!!

4) Homofobik/transfobik söylemlerle karşılaşınca ne yapıyorsun?

"Bağ onun belletir, göt onun elletir kime ne" :D demiyorum tabiisi lol bu tarz söylemlerle bir kaç kez karşılaşmışlığım olmuştu ve suskun kalmıştım lakin şimdi öylemi geçenlerde bu tarz bir konuşma arasında "size ne olm" demiştim.

5) Ailene/arkadaşlarına açıldığında fobik durumlarla karşılaştın mı?

Aileme ve çevreme açık olmadığım için bu tarz bir durumla karşılaşmadım.

6) Bu konudaki son sözlerin?

Yukarıda da dediğim gibi homofobik söylemlerin bir çoğunu biz ortaya çıkarıyor / bizler yapıyoruz. Kendimizle barışık olmamız gerekiyor. Ayrıca 5 parmağın 5 inin bir olmaması gibi homofobik söylemlerin oluşmasına  zemin hazırlayan kişilerde yok değil (homofobik bir söylem mi yaptım acaba son cümlede bence hayır bence haklıyım hıh)

7) Kimleri mimlemek istersin?

kimseyi ahahah :D Neyse 1-2 kurban bulayım bari;

Ne zamandır sesi soluğu çıkmayan Ktog' a.

Yine ne zamandır sesi soluğu çıkmayan ımtırak' a.

Yine sesi soluğu çıkmayan operadakikazulet' e.

belki bu sayede sesiniz çıkar :P
Ogaybende Blog Yazarı

Tekrar Dünyaya Gelsem! Anketi Sonuçlandı.



Selam;

15 günlük süre ile askıda kalan anketimiz sonuçlandı. Ankete katılanlar neredeyse %50 - %50 dağılım gösterdiler. 103 kişinin oyladığı ankette;

55 kişi Tekrar Eşcinsel olarak gelmek isterdim dedi. 

Benim de içinde bulunduğum 48 kişi ise; Eşcinsel olarak gelmek istemezdim dedi. Buradan çıkarılabilecek en güzel sonuçlardan birisi bu durumun bir seçim olduğunu düşünen beyinlerin kafasında bir ışık yakması. Bir seçim kadar kolay olsa idi şayet şu an bu seçenek SIFIR olmuş olurdu. Eşcinsel olarak yaşamanın getirdiği zorlukları düşünün ve hakkımızda yargılama yaparken bu durum kafanızın köşesinde her zaman dursun.

- Siyah bir birey olarak Dünya'ya gelmek kişinin seçimi değil,

- Ülkemizden örnek verecek olursak, Kürt veya farklı etnik kökenlerde Dünya'ya gelmek kişinin seçimi değil (ki bu kötü bir şey de değil sadece ötekileştirilmiş insanlara örnek olması ve burnu büyük kendini üstün görenlere karşı Allah'ın yarattığı bir insana, O'nun olmasını istediği bir insana sen kim oluyorsun da kalıplar çiziyorsun a örnek olsun diye yazılmıştır),

- Engelli olarak Dünya'ya gelmek kişinin seçimi değil,

- Eşcinsel olarak Dünya'ya gelmekte kişinin bir seçimi veya tercihi değil.

sonuç olarak ötekileştirdiğiniz insanlar hakkında bir şeyler ileri sürerken onların -kim? tarafından böyle olmalarını istediğini iyi düşünün belki korkar da o dilinizi yuvanızdan çıkarmazsınız.
Ogaybende Blog Yazarı

Yeni Bir MiM



Selam;

Uzun bir zamandır mim cevaplamıyordum. Malum diğer bloglarında bu t(y)araklarda bezi olmayınca :D bize mim paslayan olmuyor bırak paslamayı cevaplayan felan olmuyor. Neyse geçen bir MiM e rastladım soruları hoşuma gitti hemen çorladım. şuradan 

Bu gece öleceğinizi bilseniz bazı insanlara bazı şeyleri söylememiş olmanın pişmanlığını hisseder miydiniz? Peki, neden söylemediniz?

Yani insanı düşündüren bir soru. Bu gece öleceğimi bilsem pişmanlığım o olmaz sanırım. Düşünülebilecek en son şey yani :) Daha çok hesap kitap yaparım ne yaptım ne ettim öbür dünyaya ne götürüyorum diye. Ayrıca her an ölebiliriz aslında bu sorunun cevabına her an hazırlıklı olmamız lazım. :// Hayatta bazı sırlarımız olabilir adı üstünde sır gider ayak bunu birine söyleyip neden soru işaretleri bırakalım birilerinin kafasında. ;)

Günün birine çocuğunuzun doğduğu hastanede bir yanlışlık yapıldığını ve çocukların karıştığını öğrenseniz, kendi çocuğunuzla sizin büyüttüğünüz çocuğu değişir miydiniz?


hehe güzel bir soru, biyolojik baba ile gerçekten baba olan kişi arasındaki farka bakacak olursak; Biyolojik baba sizin dünyaya gelmenize sebep olacak tohumu atan kişi lol, baba ise sizi dünyaya karşı koruyan kollayan büyüten sahip çıkan her türlü desteği ile yanınızda olan kişi. Babamız sadece işin biyolojik kısmı ile uğraştı ise cehenneme kadar yolu var benim için önemli olan bana cidden "babalık" yapan kişidir. O sebeple çocuğum olsa ve karışmış olsa idi büyüttüğüm ve çocuğum olarak gördüğüm kişiyi biyolojik olarak babası olduğum kişi ile tabii ki değiştirmezdim. Ama merak ederdim :). Hadi bunun tersini düşünelim hastanede karıştığınızı öğrendiniz ama babanızda 10 numara :)) Gerçek babanızda çıktı geldi adam ağaoğlu bir nev'i. (o.O) fox tv deki o hayat benim misali lol. Ne yapardınız :D 

Hayalinizi süsleyen bir yerde bir hafta tam pansiyon, harika bir tatil için uçan bir kelebeği yakalayıp ayaklarını ve kanatlarını koparır mıydınız?

Buyur burdan yak. Tuzak bir soru. Hayır yapmam öyle bir şey aa yazık zaten 1 günlük ömrü kalmış ona da ben mi mani olayım (yersen) (lan çekil yüzüme yüzüme yapışıp durma şak aha öldü) :D sinek - böcek - kelebek farketmez koparırdım ahahaha :D (aç paratenz bir kedi-köpek vs olsa asla dokunmazdım)

Bir yemeğe davetlisiniz ve önünüze tanımadığınız bir yemek konuyor. Tuhaf haline ve pek iştah açıcı görünmemesine rağmen tadına bakar mıydınız?




Normalde de yemek seçen birisi olarak bakmazdım. Davet mavet hak getire. Tanımadığım bir yemek olduğunda her zaman sorarım bu ne ya diye. Sevmediğim bir şey ise de davet falan dinlemeden "yok benim aram iyi değil ben almiim" derim. İsterse 10 saat uğraşsın o yemeği ortaya çıkarmak için hıh Örneğin kokoreç ve midyeyi çok ısrar etmelerine rağmen yemedim.



Sevdiğiniz biri için yalancı şahitlik yapar mısınız? Örneğin bir yayaya çarptığında direksiyonda dalga geçmesine rağmen çok dikkatli kullandığını söyler miydiniz? (anne, baba, eş, sevgili)

oha. kazık bir soru :) o anlık psikolojime bağlı tabi. örnekteki gibi bir olay olduğunda (Allah korusun) hiç bir şeyin farkında değildim derim sanırım. Olumlu ya da olumsuz bir şey diyemezdim. Hoş bu da bir nev'i yalancı şahitlik mi oluyor acaba :// :(

Yetişme tarzınızda değişiklik yapma imkanınız olsa neyi değiştirirdiniz?

Her zaman derim şimdiki aklım ortaokul ya da lise yıllarımda olsa idi ohooo meslek ve okul seçiminden başlardım işe. Lise yıllarında akıl bir karış havada şimdiki gibi rehberlik hocası falan hakketire. O yüzden internetin bu kadar yaygın olması ve bilgiye kolay erişiliyor olması büyük bir nimet. Şimdili liseliler daha bir bilinçli. Lakin daha fazla hazırcı ve tüketici kafasında. 

Eviniz ve içindeki eşyalarınız yanıyor. Ailenizi, kendinizi ve köpeğinizi kurtardıktan sonra bir kez daha içeri girme şansınız var. Ne kurtarırdınız?

Bu olay gerçek olmuştu ya. Haberlerde izlemiştim kızın birisi evdekilerini dışarı çıkarıyor idi sonra tekrar girip cep telefonunu da almak istemişti ve tekrar çıkamamıştı :// O hesap kurtulan kurtulmuş bir daha deli sikse girmem oraya :D

Yarın sabah başka birinin kimliğinde uyanma ihtimaliniz olsa bunu değerlendirir miydiniz? Kimi seçerdiniz?

owww very nice. Ünlülere baktığımız zaman o kadar rahatlar ki artık farklı arayışlar içerisine girip eroin bataklığına bile batıyorlar. İntihar edenleri mi ararsınız, içip içip sapıtanlarımı o yüzden hayatlarını merak ettiğimiz kişiler de aslında pek iç açıcı değiller. Olaya beden olarak bakarsakta sabah kalktığım da şu şekilde olmayı isterdim hani kim olduğu önemli deel :DDD




böyle bir tiple uyanınca zaten ünlü olur parayı da bulursun yani :PP

Şimdi gelelim bu MiM'i kimlere yollayacağım; 

1. si gedikli bir blogger olsun ne zamandır da mim yollamıyordum zaten Kaan
2. si şizofren bir blogger olsun bak her zaman seni düşünüyorum hıh esovedebeso
3. sü cevaplarını cidden merak ettiğim tiffany

bu yazdıklarım dediğim gibi gedikli bloggerlar :D. MiM olayının amacı aslında bilinmeyen ya da yeni yeni yazmaya başlayan bloggerlardan da haberdar olmak. O yüzden ben 3 kişi daha yazıcam ki bunlar da yeni blogger sayılır. Haberiniz olsun takip edin ;)


mim yolladığım arkadaşlar copy - paste yapamayacakları için mail adreslerine soruları yollayacağım :) ya da benim çorladığım yerden de alabilirsiniz. Kendisine teşekkür ediyorum ;) Ayrıca eklemek istediğiniz ilginç sorular olursa da ekleyin ve sizde yollayın birilerine bu ziniciri devam ettirin.

+ aaa ben sevdim bu mim'i kimse yollamazsa yollamasın bende cevapliciimm diyen yorum yazsın ona da yollim arkasından telefon nomu yolluyorum sonra skype cam to cam falan derken olay yatağa kadar gidiyoru (o.O)
Ogaybende Blog Yazarı

Bir Anneden Ölen Gay Oğluna Mektup




"Sadece nefes aldığı için"

"Artık anlıyorum ki hakkında şikâyet edebileceğiniz şeylerinizin olması bir lüks. Reddedecek ya da başkasına verecek bir şeylerin olması bir hediye aslında. Aylarca işsiz kalan biri ile sohbet ederseniz göreceksiniz ki bir önceki işindeki ucuz diş sağlığı sigortasından şikâyet etmeyecektir.

Gay çocukların anne-babaları cömertçe kutsanmış kişiler. Gay olan çocuklarını sevmeye ya da sevmemeye karar verme lüksleri var çünkü hala gay bir çocukları var. Ama bizim gibi gay çocuklarını AIDS, bağımlılık ya da intihar gibi sebepler ile kaybetmiş kişilerin artık böyle bir lüksü yok."

ABD'li Linda Robertson, dinine çok bağlı ve bütün hayatını İncil'in öğretilerine göre ( ya da İncil'in öğretilerini kişisel olarak yorumladığı şekle göre diyelim) yaşayan bir anne. 2001 yılı Kasım ayında 12 yaşındaki oğlu Ryan, internet üzerinden yaptıkları bir yazışma esnasında annesine eşcinsel olduğunu söylüyor. "Kafam çok karışık" diyor Ryan, annesi de "Bana dürüst davrandığın için teşekkür ederim" diyor.

Fakat geçen günler ile birlikte Ryan'ın çok dindar olan anne ve babasını ciddi bir telaş sarıyor. Oğulları için duydukları sevgi bu sefer gene oğulları adına korkunç bir korku ve telaşa dönüşüyor. Eğer hayatını gay olarak yaşamaya devam ederse oğullarının sonsuz lanetten ve cehennem ateşlerinden kaçamayacağından o kadar eminler ki onu bu kaderden kurtarmak için harekete geçmeye karar veriyorlar: "Seni çok seviyoruz ve bu durum çok zor. Tanrı'nın bu konuda neler söylediğini biliyorsun ve bazı zor kararlar vermek zorundasın. Başkaları da senin geçtiğin bu zor yollardan geçti. Onların hikâyelerini anlatan kitaplar getireceğiz sana. Daha çok gençsin. Cinsel kimliğin değişecek. Lütfen kimseye gay olduğunu söyleme. Eğer İsa'nın yolundan gitmek istiyorsan kutsallık tek seçeneğin ve bu cinsel kimliğini kabullenmek seçeneklerin arasında değil."

Hayatında sürekli kutsal ve ruhani değerlere yer vermek isteyen Ryan sonraki 6 yılı Tanrı'ya kızlardan hoşlanmasını sağlaması için dua ederek, İncil'den ayetler ezberleyerek, terapi görerek ve her hafta kiliseye giderek geçiriyor. Anne Linda Robertson, yıllar sonra ölmüş oğlunun arkasından yazacağı mektupta bu dönemi aynen şu şekilde aktarıyor: 

"Oğlumuza Tanrı'yı ve onun öğretilerini kendi görüşlerine göre yorumlama şansını hiç vermedik çünkü yapacağı seçimin yanlış olacağından korkuyorduk. Onu, Tanrı ve cinsel kimliği arasında bir seçim yapmaya zorladık ve hiç bitmeyecek bir yalnızlığa mahkûm ettik."

18 yaşına geldiğinde artık intihar eğilimli ve depresif olan Ryan, Tanrı'nın kendisini asla sevmeyeceğine karar vererek uyuşturucu kullanmaya başlıyor ve evden ayrılarak 18 ay boyunca ortalıktan kayboluyor. Bu esnada ailesi ise artık oğullarının kızlardan hoşlanması için değil kendilerine sağ salim dönmesi için dua etmeye başlıyorlar. Ryan ailesinden af dileyerek eve döndükten sonra ailesi oğullarını sevmek için bazı şartlar aramayı bırakıyor ve onu "Sadece nefes aldığı için" sevmeyi öğreniyorlar. Ryan, ailesi ile ilişkisini sıfırdan tekrar kurmaya çalışırken aynı zamanda alkol ve uyuşturucu bağımlılığı için de tedaviye başlıyor.
Fakat yeni bir hayatın başındaki Ryan, depresyon ve bağımlılık tedavisi sürecindeki birçok bağımlının yaptığı hatayı tekrarlıyor: 10 ay boyunca temiz kaldıktan sonra kullandığı tek bir şırınga eroin, genç adamın hayatına mal oluyor.

2009 yılı Temmuz ayında ölen Ryan'ın annesi Linda ve babası Rob, şimdi dünyayı dolaşarak çeşitli konferanslarda bu öyküyü anlatıyorlar. Overlake Hristiyan Kilisesi bünyesinde HIV/AIDS Sosyal Hizmetler Grubu kuran ikili, özellikle başka gay çocukların anne-babaları ile destek grupları kurarak onlara çocuklarını şartsız ve korkusuz bir şekilde sevmelerini öğütlüyor. Ryan'ın hatırası adına ailesinin açtığı Just Because He Breathes (Sadece Nefes Alıyor Diye) isimli web sitesi ise din, ebeveynlik ve kimlikler adına cidden okumaya değecek tartışmalar ile dolu. Sitenin açılış sayfasında bulunan ve bu yazıdaki bütün alıntıların kaynağı olan mektubun ise en çarpıcı cümleleri belki de şunlar:

"Keşke birileri o zaman bilmediğim bir şeyi bana söyleseydi: Canlı, nefes alan ve bana sürekli meydan okuyarak beni rahatsız eden, isteklerinin yarattığı korku ve endişe yüzünden geceleri uykumu kaçıran bir çocuğunuzun olmasının, ölü bir gay çocuğunuzun olmasından kat ve kat, hesaplanamaz derecede daha iyi olduğunu." Kaynak



evet anlayana / anlayacak olana ibretlik bir olay. "sadece nefes aldığı için sevmek gerekir" yani "yaratılanı sevmek gerekir yaratandan ötürü" yargılamak, etiketlemek kimsenin haddine değil. İntihar da dahil olmak üzere asla ve asla kıyısından, köşesinden ufacık hapıymış küçücükmüş bir kereden bir şey olmazmış mış asla uyuşturucu illetinin yakınına bile yaklaşmayın. 
Ogaybende Blog Yazarı

Ben Eşcinselim Diyenler Anlatıyor -V-




Selam;

Bir süredir eşcinsel olduğunuzu ailenize ve çevrenize söylemelimiyiz, söyleyenler neler yaşadı, nasıl bu karara vardı ya da açılmak ya da açılmamak işte bütün mesele bu mihvalinde paylaşımlarda bulunuyor idim. Bu paylaşımlarıma devam ediyorum zira önemli bir konu. Bir önceki yazıda bahsettiğim olayı herkesin okumasını istemiştim.

Yaşadığı ibret verici bir olay karşılığında ailesine açılmak zorunda kalan arkadaşımızın başından geçen bu yazıyı okumadı iseniz okuyunuz...

Yeni anketimiz ise halen devam etmekte sol üst köşede. 

Bence eğer kişi ile ailesi arasında sağlam bir sevgi ve saygı bağı varsa, kişi belli bir olgunluğa gelmiş ve aile bireyleri de bu gerçeği öğrendikleri durumda çok büyük duygusal çalkantılar yaşamayacaklarsa, bir eşcinselin ailesine açılmasından daha doğal birşey olamaz. Bütün bu şartlar mevcutsa bile, eşcinsel birey ekonomik bağımsızlığını elde ettikten sonra açılmayı da göz önünde bulundurmalı.

Eğer bu şartların hepsi birden mevcut değil ise, bu durumda aileye açılmamayı da mantıklı buluyorum. Ama bu sebeplerle açılmayan insanın kendi gerçeklerinin farkında olması ve neden kendisine en yakın konumda olan bireylere karşı sürekli yalan bir hayat yaşadığını (kendisine) içtenlikle itiraf edebilmesi gerekir. Burada, ailesine açılan insanları salt daha rahat seks yapabilme maksadına sahip olmakla itham etmekten medet uman ve sahte bir saflıkla, "insan ailesine neden açılsın ki" diye soran tartışmacılar için ise, üzgünüm. 

Her aile evladını içtenlikle sevmiyor olabilir, kişiler ebeveynlerini sevmeyebilir, ailelerimiz aşırı bağnaz ya da muhafazakar olabilir, bizler dev yalanlarla ömür geçirmekte problem görmeyecek kadar opportunist ya da korkak olabiliriz. Dürüst olmak ailelerimizin üzüntüsüne değmeyecek olabilir, ailemizi dürüst olmaya değecek kadar önemsemiyor olabiliriz ve nihayetinde, eşcinsel oluşumuzda kendimiz derinden gelen bir problem görüyor ve bunu yakınlarımızla paylaşmaktan gizli bir utanç duyuyor olabiliriz. Her ne olursa olsun, bir kişi eşcinselse ve bunu bütün hayatı boyunca ailesinden gizliyorsa, burada (en az) bir problem var demektir. Ve bu hiç normal birşey değildir. Sağlıklı ve doğru olan ise, kişinin ailesine açılması ve bu durumun kişi ve ailesi arasındaki bağı zedelememesidir. Bazılarına hayal gibi gelebilir ama, böyle çok fazla aile var. Kimse ailesine açılmadığı için suçlanamaz ama ailesine açık olan bireyleri uydurma ithamlarla alay konusu etmeye çalıştığımız ölçüde kendi sorunlu hayatımızın ipuçlarını açık etmiş oluyoruz.

demiş gay bir arkadaşımız. Başka bir lezbiyen arkadaşımız ise konu ile ilgili; 

Aile ya da yakın hissettiğimiz biri, açılmanın öncelikli amacı paylaşmak değil midir? Paylaşmak ve bunu süreklileştirmek. Yani hayatın kalan kısmında bize dair bu çok elzem ve esas konuyu paylaşmak. Bunu ancak sizi anlayabilecek biriyle paylaşırsanız amacına ulaşan bir eylem olur diye düşünüyorum. Anlayamayacak, anlamasına gerek yok belki, saygı duyamayacak birine anlatmak, iki taraf içinde yük olacak ve mevcut ilişkyi de zedeleyecektir.

Aile kısmı, içinde duygusal bağlılıkla birikte, kan bağı ve mecburiyetleride barındırdığından, üzerine çok daha fazla düşünmeyi gerektiriyor. Burada da, bırakın birşey katmayı, mevcut ilişkiler zedelenecekse bile söylememek daha doğru diye düşünüyorum. İki açıdan da sorunlu bir durum bu, açılmak sorun yaşamak ya da açılmamanın getirdiği birşeyler saklamanın yükü? Tercihi, herkesin yaşadığı ilişkiler ve muhatap olduğu insanların kişilikleri belirler ve bence kesinlikle verilen karar yargılamaya açık değildir.

Biz bile birbirimizi anlamakta bunca zorlanırken, çok daha kökleşmiş düşünce ve fikr-i sabitlere sahip ailelerimizin anlaması elbette ki kolay olmayacaktır.


Burada ne söyleyemeyen korkak ne de söyleyen cesur olarak nitelenebilir. Kendi pratiklerimizden haraketle düşünmemek gerekir, herkesin pratiği farklı ve sonuçlarıda elbetteki farklı olacaktır. Anadolunun küçük bir il ya da kasabasında yaşayan birine açılamadığı için "korkak" demek ne kadar insaflı olur?

(burada alıntıladığım tüm yazılar benim de bir zamanlar üyesi olduğum ve şu an aktif olarak kullanılmayan e-disco' daki çok değerli forum arkadaşlarıma aittir)


Sokak Röportajları - Yakın arkadaşınız ben eşcinselim dese tepkiniz ne olurdu?



ve bir kısa film;


Ogaybende Blog Yazarı

Ne izledim: Out In The Dark (2012)



Selam;

Yine bir eşcinsel temalı film tanıtmak için karşınızdayım. ABD ve İsrail yapımı olan film İisrail ve Filistin topraklarında geçiyor.


"Aşkın sınırı, milleti, tabiiyeti yoktur"

Aynı şekilde eşcinsel olmakta belli bir zümreye ait bir şey değil Dünya'nın her tarafında varolan bir durum. Filme konu olan aşıklarımızdan da birisi İsrail diğeri ise Filistinli. Homofobi ise aynı homofobi. Bir birine düşman iki millet arasından çıkan bir aşk filmi.

İsrail menşeili daha önceden iki film daha izlemiştim. Birisi Ha-Buah (The Bubble) ve Yossi & Jagger her ikisini de tanıtırım bir ara. 


Filmde İsrailli bir aile ile Filistinli bir ailenin eşcinselliğe yaklaşımını, o bölgedeki eşcinsel yaşama dair bazı izleri ve zorlukları izliyoruz. Ayrıca her zaman aşırı uçlar olacaktır ve Filistin ile İsrail'in anlaşması bana göre Kıyamete kadar mümkün olamayacak.

'' AŞK HER ZAMAN KENDİNE BİR YOL BULUR '' ...... Çoğu zaman bulduğu yollarda ki büyük engellere de takılsa, uğruna feda edilenler birçok hayatı olumsuz yönde de etkilese... Evet..! AŞK her zaman kendine bir yol bulur.. Zaman ve mekan ayırmaksızın, farklı kültürlerin çatışması arasında ki saf ve masum yaşamları gözetmeksizin, her daim '' Ötekileştirilenler '' olarak toplumdan soyutlanan Eşcinsellerin yaşadıkları zorlukları ve verilen ızdırap dolu mücadeleleri farklı bir bakış açısıyla kaleme alan mükemmel bir filmdi.. Filistin' li bir psikoloji öğrencisi olan Nimer ve İsrail' li avukat Roy arasında yaşanan aşkın siyasi engellere takılarak büyük bir çıkmaza girdiğine şahit oluyoruz... Hangi ülke sınırları içerisinde olursanız olun eğer Eşcinsel iseniz hayat asla size adil davranmıyor... Sömürülen, yıpratılan, itilip kakılan, tabir-i caizse '' Düşene bir tekme de sen vur '' sözünün en fazla muhatabı olan bir oluşumun bir bireyi olmak ne yazık ki her zaman süregelecek bir durum.. Tercihleriniz yüzünden ailenizden, sevdiklerinizden, tüm hayatınızdan hatta ülkenizden bile sürülebiliyorsunuz... Belki batı ülkeleri bir nebze de olsa bu konuda birkaç iyimser adım atmış olabilir lakin ortadoğu ülkelerinde ki zor hayat ve zulüm gerçekten içler acısı... Hassas olduğunuz bir konuda düşünceleriniz ardı arkası kesilmiyor ve kelimeler parmaklarınızın ucundan dökülürken yol yordam bilemiyor malesef.. İnsanı tercihleri, seçimleri, bulunduğu mevkii ve konum sebebiyle yargılayıp değerlendirmeksizin sadece İNSAN olduğu için sevip saymak neden bu kadar zor.. Neden bu kadar imkansız... Duygularımı alt üst eden oldukça etkileyici bir hikayeydi.. At gözlüklerini takmadan ön yargısız olarak izleyin lütfen... 10 / 9" Kaynak

demiş arkadaşımız filmi çıklarken. Güzel de demiş. Filmin imdb puanı ise 7,6. Benim puanım ise 10 üzerinden 9. Gelelim filmin yakışıklısını seçmeye :D


1984 Tel Aviv doğumlu Michael Aloni

Ogaybende Blog Yazarı

Yeni Anket: Tekrar Dünyaya Gelsem!



Selam;

Biliyorsunuz arasıra (bildiğin 15 günde 1 :D) anketler ile sizlerin nabzını tutuyorum. Niyeyse, ben de bilmiyorum :) ziyaretçilerin görüşlerini almak onlarla interaktif olarak (enem aktif maktik ne iş) iletişimde olmak iyi oluyor. Artı ziyaretçilere düşüncelerimiz hakkında da bilgi vermiş oluyoruz falan. Ayrıca tez yazmak isteyen üniversiteli arkadaşlarımız için bedavadan araştırma verisi olmuş oluyor. Atıyorum LGBTİ bireylerini ele alan bir öğrenci istiklalde 126 kişiye sordum şu sonuçları aldım diyerek tamamen oturduğu yerden verileri değerlendirebilir. lol

Hem sizlerden gelen yoğun isteği de kıramadım (yerseniz :D)

Şimdiki anketimiz ise sol üst tarafta göreceğiniz üzere;


Dünyaya tekrar gelseniz yine eşcinsel olarak mı gelmek istersiniz diye soruyoruz kim soruyor tabii ki yukarıdaki abimiz soruş şekli ve hali tam olarak öyle ona göre cevap verin :D bu anketin sonucunu yine kendimce değerlendireceğim bakalım ne çıkacak hadi bakalım pamuk parmaklar mouse'unuza.


Ayrıca sizin anket önerileriniz varsa onları da alabiliriz. (örn. kaç cm ayakabı giyiyorsunuz vs ahahah)


Ogaybende Blog Yazarı

Cinsel Rolünüz Anketini Sonuçlandı!




Bir anketin daha sonuna geldik. Sizlere cinsel rolünüzü sormuştum sanki ne yapacaksam ve kime neyse :P (porno yıldızı seçmelerimde kullanıcam o yüzden başvurular bizzat alınıp bizzat test edilecektir :D) Ankete katılan 136 kişinin şıklardaki dağılımını inceleyecek olursak;



yukarıdaki soru tumblr hesabımdan gelmiş. Ne kadar ciddi yada değil bilemem ama bu kafada insanlarda var. Her neyse;

21 kişi aktif olarak işaretlemiş. Aralarında gey değilim ama sikerün ehihi kafasında olanlar varsa bile genele göre işaretleme oranına bakınca mantıklı bir sayı. Herkes hem aktif hem de pasif olacak diye bir kaide yok ;)

34 kişi ise pasif olarak işaretlemiş. 

62 kişi ise anketin en çok oy alan kısmı yani versatile dediğimiz kesim. Şimdi bu kısmı ele alalım. Yatakta belli kalıplarım yoktur o an ne ise o, sevdiğim olsun da aktifte olurum pasifte olurum etken ve edilgen takıntım yok diyende var, pasifim demeye çekinip aktifim aynı zamanda diyerek yatakta full pasif olan arkadaşlarda olabilir zannımca :)). Bana göre en güzel şık bu tahmin edeceğiniz üzere bende bu şıkkı işaretledim :O

19 kişi ise hiçbiri demiş. Sadece sevişirim illa girme - çıkmamı olacak ne bu şimdi hiç tasvip etmedim bu anketi diyende olabilir, ben eşcinsel değilim yavrum geçerken uğradım uğramışkende ankete katılayım hadi diyen de :)

Ogaybende Blog Yazarı

Ne izledim: Notre Paradis (2011)



Selam;

Ne zamandır LGBT içerikli bir film tanıtmıyordum. Geçenlerde izlediğim Fransız filmini sizlerle buluşturayım dedim. :P Fransız yapımı hatta Avrupa yapımı filmleri daha çok seviyorum demiştim önceki yazılarımda (kime neyse) Fransız filmlerinin yeri ayrı tabisi. Adamların pornosu bile daha güzel oluysfafaff ehm ne diyorduk evet. 2011 yapımı film yine sizi ekrana bağlıyor :)

Biz gaylerin yaşlılık sınırı 30 dur. lol. Yaş 30'a yaklaştığı zaman 30 denmez ya 28 dir ya da 29. 35 lere yaklaşınca da 30 olur.  Nihayetinde 40+ olunca da 30 lu yaşlardan bir yaş seçilir falan. 16-20 yaşları arasını ergenius, 20-25 arası genç, 25-35 arasını olgun 35+' yı da yaşlı ilan ederiz. Hoş 30+ denildiği zaman "yaşlısın" da denilebilir bilemiyorum artık kendinizi düşünün karar verin. 

Şimdi bu yaş olayına nereden girdim filmimizin baş kahramanı 30'larında olan bir gay. Hayatını para karşılığı erkeklerle yatarak kazanan kahramanımız çoğu kişi tarafından "yaşlısın" diye reddediliyor. Onu kabul edenler ise paralı ve yaşlı geyler. Zira onlar 50 küsür olunca 30 yaşındaki kahramanımız Onlara göre genç olmuş oluyor. 30'larındaki kahramanımız genç bir gey ile çarka çıktıkları parkta karşılaşıyor ve "yaşlısın" diye gençlerden ışık göremeyip bu ovlandan karşılık görünce "aşk" başlıyor :P. Tabiisi o ovlanla karşılaşması ve kabul görmesi ise genç ovlanın o anki durumu ile ne kadar ilintili tartışılır. (lan spoiler vermicem diye ne hale getirdim anlatımı :D) Tabii genç ovlanımızda git-geller içinde. Asıl trajik olan ise 30'larındaki delikanlının izlemiş olduğu yol. Zengin eşcinsellere karşı oldukça homofobik olan ovlanımızın nasıl bir ruh sağlığı içerisinde olduğunu film başlar başlamaz izliyoruz zaten ;)

Ayrıca spoiler vermeden filmi çok güzel yorumlaran bir arkadaşın yorumunu da buraya alıyorum yardımcı olur;

Charlize Theron' un olağanüstü performansıyla bütünleşen ve harikulade bir senaryoya sahip olan 2003 yapımı ' Monster ' filmiyle olan benzerliği zannediyorum izleyenlerin dikkatinden kaçmamıştır. Bir anlamda o filmin Gay temalı olarak ele alınışıydı diyebiliriz. Gerçekten çok beğendiğimi belirtmek isterim. Aşk, dram, romantizm, entrika, gizem, gerilim.. Tüm bu unsurları çok ince detaylar içerisinde izleyiciye aktarmayı başarmış gayet etkileyici bir yapım..

Cinselliğin biraz ön planda oluşu bazı izleyici kitlesi tarafından rahatsız edici bulunabilir lakin zaten LGBT temalı bir film izlemeye karar verdiyseniz nelerle karşılaşabileceğinizi az çok tahmin etmek durumundasınız.. Aşık olduğunuz biri için yapabilecekleriniz nelerle sınırlıdır sorusuna tokat gibi verilen bir cevabın hikayesi aslında. Gerçi sevdiğiniz birini başkalarıyla nasıl paylaşırsınız tartışmaya açık bir konu bu ancak bana göre pekte sağlıklı bir ruh halinin ortaya koyduğu davranışlar olduğunu düşünmüyorum.. Film üzerine aslında konuşulması gereken çok şey var fakat izlemeyenler için spoiler içermemesi adına çok fazla detaya inmek istemiyorum... İzlemenizi tavsiye ederim.. 10 / 8 Kaynak

imdb den 6.1 alan filmimize benim notum ise 10 üzerinden 7.

Filmdeki baş kahramanımız 38 yaşındaki Stéphane Rideau (Vassili)



Bu ovlanı 2000 yılı Fransa / Belçika yapımı eşcinsel temalı bir filmde izlemiştik. (Presque Rien) 24 yaşında o filmdeki hali ise;




baya yaşlanmış ://

İzleyin ve yorum yazmayı unutmayın...





Ogaybende Blog Yazarı

Trans Kadın İhsan Hala



Selam;

Dün sevgili nick smorty twitterdan yazınca haberim oldu. Manisa'nın Kayışlar köyünde yaşayan trans bireyin hayatından. Kendisi ile ilgili 20 dk'lık bir belgesel çekilmiş. Ve bu belgesel çeşitli yerlerden de ödüller almış. Bugün araştırdığım zaman çeşitli gazetelere ve KaosGL' ye de röportajlar verdiğini gördüm. 

Belgeseli izledim. Anne ve Babasına bakmak için köyüne dönen ve onların vefat etmesi ile köyde yaşamaya devam eden, üstüne üstlük kendisini köy halkına kabul ettirmiş bir arkadaşımız. Zira "denize nazır dayalı döşeli ev verseler terk etmem buraları" diyor. Küçüklüğünden beri Bülent ERSOY hayranı ve en büyük hayali onunla görüşmek. Tabii kardeşleri de var ama tahmin edeceğiniz üzere görüşmüyorlar. İhsan Abla'nın kendisini köylülere kabullendirmesi ve köyün halası olması yolundaki hayat hikayesini 20 dk' ya sığdırmış yönetmen ama altını deşşek kimbilir ne hikayeler ne anılar çıkar. 

Köylüler ilk başta dışlasa bile İhsan Hala kendini onlara kabullendirmeyi başarmış. Önyargıları yıkmış evlerine temizliğe gitmiş, kahveye gitmiş aldırış etmeden her fırsatta aralarına girmiş ve en nihayetinde "kabullenilmiş". Belgeselde de göreceğimiz üzere çoluklu çocuklu bir aile ile yemek yemesi "acaba çocuklar özenir mi!!!" vari absürt düşünceleri bile yıkan cinsten. KasoGL deki röportajını buraya eliyorum zira siz linki koysam bile üşengeçlikten gidip okumazsınız bile hoş burada okuyacağınız malum. :P


İhsan Hala: İster herkese veririm, ister patlatırım ayol!

İhsan Hala Manisa’da Kayışlar köyünde yaşayan bir trans kadın. Onun hikayesini gazetelerden okuduk. Yakın zamanda da yönetmenliğini Veysel Akşahin’in yaptığı  “Hala” belgeseli ile köyde yaşayan bir trans kadın olmak üzerine çokça konuşuldu.

İhsan Hala ile Manisa’da bir panelde tanıştım. Belgeselde de giydiği şık kırmızı elbisesi ve başörtüsüyle panelin gerçekleştiği salona girdiğinde, bütün dikkatleri üzerine toplayan İhsan ile hayatı üzerine konuştuk.

“Bana hanım deme, hala de”

Başlarda çekingen cevaplar verse de sohbet ilerledikçe, “Yıldızcım İhsan Hanım filan demeyi bırak ben senin de halan sayılırım” dedi. Hala’nın hikâyesi ana akım medyada ‘sıradışı’ olarak lanse edilse de bir çok transın hikâyesi ile benzerlikler taşıyor.

İhsan Hala Kayışlar köyünde doğuyor. 11 yaşına kadar yaşadığı köyden ailesi ile birlikte İzmir’e taşınıyor. Sonrasında annesinin hastalığı üzerine köye geri dönüyor ve annesini kaybettikten sonra da köyde kalıyor.

“Esrar satıyor dediler, dışladılar”

Köye geri dönüşünü şöyle anlatıyor İhsan Hala: “İlk başlarda zorluk yaşadım, dışlandım, itildim ama yılmadım. Güleryüzle üzerinden gelmeye çalıştım. Köy gibi bir yerde bir direniş veriyorum. Doğup büyüdüğüm köye kendimi zor kabul ettirdim. Benim hakkımda ‘esrar satıyor’ diye dedikodu çıkardılar. Sonra bir gün kafama tak etti ve kahveye girdim. Ulan dedim siz benden bir kötülük gördünüz mü? Benden bir pislik gördünüz mü?”

“İster veririm, ister patlatırım benim değil mi ayol!”

Kahvedeki konuşması ise Kutluğ Ataman’ın Lola und Bilidikid filminde Kalipso’nun yaşadığı yeri terk ettiği sahneyi hatırlatıyor. Cinsiyet kimliğini kamufle ettiği apartmandan “Bu kadın bu sahneyi böyle terk eder” diyerek eteğiyle terk eden Kalipso gibi İhsan Hala da kahvenin orta yerinde bağırıyor: “Bu benim değil mi ayol? İster önüme gelene veririm, ister bomba koyar patlatırım.”

Köylüler başta abla demişler ona ama İhsan beğenmemiş ablayı. “Şu an köyün biricik halasıyım. Söyledim, rahatladım yani. Üzerimden bir yük kalktı. Eskiden hep bir baskı altındaydım. Sonuçta bu benim hayatım. Kimse başıma zorla silah dayayıp bir şey yaptırmıyor bana” diyor.

 Konuşurken başörtüsünü işaret ediyor ve gülüyor: “E namuslu bir kadınım bir yandan da. Başörtümü hiç çıkarmam.”

“En büyük sorunum işsizlik ve parasızlık”

Yaşadığı sorunları sorusuna cevabı ise parasızlık oluyor: “İşsizlik ve parasızlık Yıldızcım. Evim kira. Ev sahibi başımda sürekli. Allah yardımcım olsun. Evlere temizliğe gidiyorum. Yumurta satıyorum. Yılda bir ya da iki kez İzmir’de oryantal oynuyorum. Sahneye çıkıyorum.”

“Herkes benim sırtımdan para kazandı ama ben hâlâ açım”

Konu gazetelerden açılıyor. İhsan Hala gazetelere çıktığı için mutsuz olmadığını söylüyor ancak bir yandan da kızıyor gazetecilere: “Gazetelere çıktım. Diyeceksin ne kazandın? Hiçbir şey. Benim sırtımdan para kazanan çok oldu, ama İhsan yine aç İhsan. Hâlâ tavukların poposuna bakıyorum ki yumurtlasınlar satayım para kazanayım.”

Konu tavuklarına gelince gülümsüyor. Şehirde asla yaşamayacağını söylüyor. Benim şehirlerde yükselen LGBT (lezbiyen, gey, biseksüel, trans) hareketini ve Onur Yürüyüşü’nü hatırlatmam üzerine ise, “İnşallah bizlerin daha özgür olduğu bir dünyaya gidiyoruz. Hiçbir suçumuz yok. Bu benim içimden gelen bir şey” diyor.

“Köye gelme, şimdilik”

Söyleşimiz bittiğinde Hala hüzünleniyor. Bir şey söylemek istiyor ama diyemiyor. Ayrılmaya yakın kulağıma eğiliyor: “Bana misafirliğe gel diyemiyorum. Sakın yanlış anlama. Köye gelme. En azından şimdilik. Köyde sorun yok diyorum ama başkası gelirse olmaz. Sakın darılma bana.”

Şimdilik gidemiyorum Hala’nın köyüne. Ama eminim İhsan Hala, köydeki direnişini başka LGBT’lerin kendisini ziyaret edebileceği günler gelene kadar sürdürecek.


Ben de aklımda acaba ‘namuslu kadın’ olmasa da köylüler İhsan Hala’yı kabul eder miydi sorusuyla geri dönüyorum… KaosGL

Bu da neredeyse 1 yıl önce Milliyet'te çıkan röportajı hızımı alamadım onu da okuyayım diyorsan Tıkla

Çok seviyorlar İhsan Hala’yı. İlk temizlik için köy bakkalına gidip temizlikçi aradıklarını söylediğinde aile. Bakkal “Bir temizlikçi var ama ne erkek ne de kadın. Nasıl anlatayım bilmiyorum en iyisi çağırayım da kendiniz görün” demiş. Aile merak etmiş bu bekleme süresince. Bizim Hala çıkagelmiş…Temizliğe gitmiş, sohbet etmişler ve zamanla dost olmuşlar.

Bakkalın tarifte dumura uğradığı ve 2011 yılında Hürriyet gazetesinde çıkan röportaj için Tıkla

Şimdi gelelim 20 dk lık belgesel filme. Bir çok yerden ödüller almış. Belgeseli çeken arkadaşımız Veysel AKŞAHİN isminde birisi. "O kadar ödül aldın bu sayede eee "Hala" için ne yaptın" diyenlere karşı bir serzenişi var aynen alıntılıyorum.

DUYURU VE SİTEM!

Merhaba arkadaşlar. Öncelikle "Hala'nın ekonomik sıkıntılarının çözülmesi gerektiği konusunda herkes hem fikir. Bunun için elimizden geleni de ekip olarak yapıyoruz. Ama maalesef bazı medya kuruluşları bunu çarpıtarak karakter üzerinden para kazandığımızı söyleyip duruyorlar. Bu filmin yukarıdaki bilgilerde de yer aldığı gibi 8 ödülü vardır. 15'e yakında gösterimi vardır. Bu ödüllerin çoğunda para yoktur!. Türkiye'deki birçok festivalde maddi sorunlar yaşanması festivallerin ücret ödeme sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Ben küçükte olsa ekibimle birlikte Hala'ya, aldığım ödül ücretlerinin bir kısmını yolladım. Ama malumunuz bu ülkede sinema yapmak özellikle belgesel sinema yapmak ödül törenlerinde 2-3 saatlik alkışla son bulmaktadır. Ve sonrası kısır döngü olarak maalesef ki devam etmektedir. Ben iki yıldır Hala'ya kaynak bulmak için uğraşıyorum. Ama imkanlarda sınırlı, bazı medya kuruluşları da hatta Hala'nın kendisi de bu uğraşlarımızı görmezden gelerek kendisini kandırdığımıza dair kırıcı sözler kullanmaktadır. Ben Hala'yı seviyorum ama bunca iyi niyetime rağmen hala medyaya bizler için üzücü şeyler söylemektedir. Bu beni ve ekibimi üzen şeylerdir. Hala'ya en samimi şekilde yaklaşan insanlar bizlerdik. Ve hala da öyle..Bilgilerinize


 Hala'ya ulaşmak isteyen samimi ve anlık gazlara gelmeyen kişiler olursa eğer, ben yardıma hazırım. Bende hesap numarası var kendisinin. Hesap numarası ile katkı sağlamanız yeterli diye düşünüyorum. Telefon numarasını alıp konuşmak yerine hesaptaki rakamlarla konuşulursa bende ekibimde ve Hala'da mutlu olacaktır. Saygılarımla.... Kaynak

Belgesel film ise aşağıda;




Ayrıca yardımda bulunmak isterseniz; ister belgeseli çeken arkadaşın belirttiği gibi ona ulaşırsınız, isterseniz de nick smorty'nin de blogunda belirttiği gibi nick' e ulaşırsınız. Ulaş

ve su yüzüne çıkmamış daha nice ihsanlar, osmanlar, halalar, ablalar...
Ogaybende Blog Yazarı