Bu site yetişkinlere yönelik bilgiler içermektedir. 18 yaşından küçükler için uygun değildir.

Kerimcan DURMAZ



Selam;

Konu mu bulamadın da Kerimcan hakkında sende yazmaya karar verdin diyenleriniz için evet Kerimcan hakkında olumlu / olumsuz bir çok şey yazıldı, çizildi ve yazılmaya da devam ediyor haklısınız fakat Tumblr hesabıma bir süre önce gelen soruyu buraya aktararak konuya giriş yapalım bakalım ben bu konuda neler düşünüyorum ;) (kime neyse)




Hepimizin de farkında olduğu üzere Kerimcan'a hem hetero aleminden hem de gay aleminden tepkiler geliyor hatta bu tepkiler fiziki olarak saldırmaya kadar gitti. Bu tıpkı "Evlilik programları iyice raydan çıktı birileri buna el atmalı" demeye benziyor zira bakarsan herkes şikayetçi ama programlar reyting rekorları kırıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

Peki Kerimcan'a kızanlar kimler?

- 94 doğumlu ibne 2 kırıttı dünyanın malını götürdü ben askeri ücrete talip diyerek hasetlenenler mi,

- ayol "ablan star bebeğimi" ilk ben söyledim bu lubun patlattı "ne mana" diyip "ben ondan daha iyi kıvırtıyorum ayhhh" diyen zırıllar mı, (bilen bilir e-disco da bunları ilk söyleyen BoncukStar' dı hıh)





 (videoyu izleyin :) )

- ciddi manada homofobik olanlar mı,

- oğlum bunları izliyor bunlardan örnek alacak diye tedirgenleşen ebeveynler mi,

- lan ben de ünlüyüm onun kadar kazanamıyorum diyen kıskançlar mı,

- eşcinselliği tek tipleştiriyor diyenler mi,

yukarıda saydıklarımın alayı bu ve buna benzer sebeplerle Kerimcan'a kızıyor, hasetleniyor, çekemiyor vs. Oysa fırsat verilse onu bile geçip götüyle dağı devireceklerinin farkında bile değiller. (yerseniz)

"Eşcinselliği tek tipleştiriyor" noktasında bir virgül açmakta fayda var.

Kerimcan doğaldır ya da yapmacıktır orasını tam kestiremem ama feminenliği abartı düzeylerde yaşadığı kesin. Heleki bunun ekmeğini de yiyor olunca daha fazla sivriliyor. Peki eşcinselliği tek tipleştiren sadece Kerimcan mı? Elbette değil başta homofobikler olmak üzere Televizyon Dünyası eşcinselliği;

eşcinsellik = fatih ürek = feminen gay = kadın olmak, kadınlığa özenmek, kadın gibi hareket etmek = Kerimcan = zırıl = çıt kırıldım = kaypak = güvenilmez

olarak lanse etmiyor mu? Filmlerde, dizilerde hep böyle yansıtılmıyor mu? bir çok heteroyu geçtim gizli (!) eşcinsellerin ve homofobik eşcinsellerin akıllarının bir noktasında "kadın gibi olmak" korkusu yatmıyor mu? Velhasılı eşcinsel bir erkek olmak bilinç altında hep böyle adlandırılmıyor mu? 

Bunun ana sebeplerinden birisi ataerkil toplum ve bu toplumun yönlendirmeleri değil mi? Televizyon ve şov dünyası da bu toplumun bir yansımasından başla bir şey değil sonuçta.



Bu algıya çomak sokan "Kılıç Günü" adlı dizinin başına gelenleri hepimiz biliyoruz. Normal(!) görüntülü 2 erkeğin yatak sahnesi anormal gelmişti ve dizi apar topar yayından kaldırılmıştı. Çünkü taş gibi 2 erkek vardı ekranda, olamazdı, bu algılara tersti. RTÜK ne diyecek tüü reziller diyerek kumandasına basan evin direği erkek Fatma Gülün Suçu Ne dizisindeki tecavüz sahnesi ile hayallere dalacak ve iç geçirecekti.

Yine bu algıya çomak sokan bir film. Hatta tüm Kabadayı geçinen racon kesen ağır abi takılan kafalara ve beyinlere tokat gibi gelecek olan filmden bir sahne, Rasim Öztekin'in Kabadayı filmindeki sürmelinin sözleri;






"Bendeki göt hiç birinizde yok" diyerek raconun alasını kesecek, canı pahasına da olsa adam satmayacak, babacan ve bir o kadar da yardım sever bir karakter çizecekti ekranlarda.

evet Kerimcan homofobiklere ve eşcinsel algısına negatif yönde su taşıyor olabilir fakat bu onun suçu değil. Ve bu algının ekmeğini de çatır çatır yiyor...

Dip Not: Kemal Doğulu ile olan fotodaki detaya dikkat ! (detayı fark edenler neyi fark ettiler ve ben neyi düşünürek dikkat çektim yoruma yazabilirler :) (sonradan yazıcam ne olduğunu)
Ogaybende Blog Yazarı

Ne izledim: Leonera (2008)



imdb puanı:7.1 
benim puanım:6
filmin yauşuklusu: yok

Selam;

Türkçe ismi "Aslan İni" olarak çevrilen 2008 Arjantin yapımı bu film tam manası ile LGBT içerikli bir film değil. Biliyorsunuz burada LGBT temalı filmleri paylaşıyorum.Fakat;

Film'de Aşk yaşayan 2 erkek ve 2 kadın var bu da dikkatleri üzerine çekiyor ;)

Film, kimin işlediği belli olmayan bir cinayet ile başlıyor ve sonuna kadar da "acaba kim suçlu" diye sorguluyorsunuz. Öte taraftan filmi lgbt içerikli bir film olarak ele alamadığımız gibi cinayet filmi olarakta ele alamıyoruz :) İzlerken O "an'a" odaklanıyorsunuz ve yargılamalarınız O an'lık oluyor. 

Cezaevi koşulları, cezaevinde doğup büyüymek zorunda kalan çocukları, anne psikolojisini vs izliyorsunuz hem de tüm çıplaklığı ile zira filmin başrol oyunucusu da dahil bir çoğunu saf çıplaklığı ile görüyorsunuz. (makyaj yok en doğalı ve en itici yanıyla)

Aşk yaşayan 2 erkek var dedik ya bunun birisi baştan ölüyor zaten. savcı 2 erkek 1 kadının bulunduğu yerde işlenen bu cinayeti sorgularken avukatın savunması dikkat çekici;

"Cinayeti işlediği varsayılan kadının sevgilisi ile eve getirdiği diğer erkeği aynı yatakta görmesi sonucu "kadınlık" duyguları ile oynanması"

Bu savunmanın haklı / haksız kısmını size bırakıyorum izleyici / okuyucu.

Gelelim başta söylediğimiz aşk yaşayan 2 kadın olayına,

Burada da devreye cezaevi koşulları giriyor. Bundan da şöyle bir soru ve sonuç çıkarmak istiyorum;

Soru: Ne kadar karşı çıkılırsa çıkılsın belli bir süre sonra ortamın ve kıstılılığın getirmiş olduğu duygular ve baskılar sonucu kişi hemcinsine duygusal yada cinsel yaklaşabilir mi?

Sonuç; filmde de görüldüğü üzere yaklaşabilir mış!

ya sizce,

iyi seyirler...

Ogaybende Blog Yazarı