Bu site yetişkinlere yönelik bilgiler içermektedir. 18 yaşından küçükler için uygun değildir.

Öyle Bir Esti (devam) ...



<<< öncesi

...

tabi merdivenlerde görünce ve hatta göz göze bile gelince çaktırmayayım ayağına merdivenlerden çıkıp içeri girmiştim dışarıdan gören her zamanki gibi dersliğe doğru giden bir ogay derken iç sesim de fırtınalar kopuyordu birisi seslense duymazdım sanırım :) kim bu, bir arkadaşını mı ziyarete geldi acaba, hayır bu okulda olsa koca bir sene bitecek kesin görürdüm düşünceleri ile derse girdim.

Sınıf desen belli gruplaşmalar olmuş belli başlı arkadaşlar çevresinde öbek öbek toplanıp kantine inilen, dışarıda gezilen, yurtta aynı odalarda toplanılan bir kıvamda tabii millet kız arkadaşı edinmiş ben de bir şey yok falan :) haliyle arkadaşlar soruyor var diyemiyorsun yok diyemiyorsun en nihayetinde sınıftan bir kız bulunur ama bulunulan kızın erkek arkadaşı vardır :D o yüzden ona yaklaşılamamakta hatta kantinde falan erkek arkadaşı ile geldiğinde yanımdaki arkadaşlarla göz göze gelinip söz de aşk acısı çekilmekte :D o kıvamda ilerlerken aşkın ne demek olduğunu hatırlatan bu velette neyin nesiydi hem ilk görüşte etkilenmekte ne demek lan yok bence ağzı burnu kaşı saçı yüzü leoya benzediği için böyle oldun sen kessin ama gözleri mavi değil hıh yine şizofrene bağlıcan derken hoooppp kantinde de arkadaş grubu ile otururken sen bunu gör ve OHA (o.O) sanırım bu okulda diye çemkir kendine şimdiye kadar neden görmedim acaba :/ ?!


hani bir kıyafet alırsınız milletin üstünde de yoktur ama ne zaman siz giyince etrafta mantar gibi türer ya da bir araba beğenirsiniz ya da alırsınız bu sefer hep o tip arabalar gözünüze batmaya başlar hep onu görürsünüz falan o hesap demek ki önceden de buralardaydı ama benim dikkatimi çekmemişti ya da gerçekten de hiç karşılaşmamıştık.




her neyse tabii benim göz hapislerim başlamıştı her kantine girdiğim zaman ya da bahçede vs gözlerim onu arar olmuştu kantinde ise oturduğu masayı gören masaya oturur hatta ona karşı duran sandalyeye geçerdim çaktırmadan bakayım hesabı lol :D ama çoğu zaman ona bakarken beni yakalardı ama ben gözlerimi kaçırırdım tabi öküz gibi bakılmaz ki lol :) günler böyle böyle geçerken hangi bölümde okuduğunu adını falan öğrenmiştim karşılaşamamamızın  (bu nası bir kelime oldu yahu) bir sebebi onun ikinci öğretim benim ise birinci öğretim olmamdı. Bundan sonra kantin nöbetleri başlamıştı :P o yoksa onların ders saatleri ve ders aralarında kantinde olurdum bu durumum 2. sene daha bir belirgin hale gelecekti ki bu arkadaşlarımında dikkatini çekecekti artık :)

devam edecek....

dicem ama devam edeyim biraz daha ahahaha (kime neyse :P) adını arkadaşlarının seslenişinden öğrenmiştim ve artık o isim cep telefonumun açılış pini olmuştu halen de öyledir telefonumun pinini onun adını yazarak açarım sadece o olsa neyse şu an kullandığım tüm platformlardaki şifrelerim onun ismi :)) o zamandan kaldı gitti ve halen aynı şifreyi kullanıyorum içimde herhangi bir şey olduğundan değil ama o zamanlar bunu çok yoğun yaşamıştım onun kantine girişi ile kendi kendine heyecanlanmam ayaklarımın uyuşması giydiği kıyafetlerin kombinasyonları hepsi gözüme "şahane" geliyordu tabii saçma gelebilir ama bizim elimizde değil dimi kime aşık olacağımız ya da olmayacak duaya amin denilmeyecek olmasının bizi ilgilendirmemesi bizi derken kalbin kimseyi dinlememesi yani  hele bir eşcinsel olarak bir heteroya aşık olmakta ne demek boşa kürek çekmek gel de bunu kalbine anlat dinlemez :)) hoş mantıklı düşünmeye çalış o da mümkün değil her gün gözünün önünde :/




böyle böyle 1 seneyi bitirdim işte :) yaz tatili ise çok uzun gelmekte hani biran önce okula dönmek istiyorum hayır konuşuyormusun ki sanki sadece görüyorsun diyen olabilir ama bilenler bilir aynı ortamda bulunmak bile yetiyor işte evet şizofreni bir durum bu platonik olayı neyse hevesimi kırmayın bu durumda takılanlar beni iyi anlayacaklardır görelim bakalım ilerleyen zamanlar neyi gösterecek :)

"canim çok sikiliyor sizin ki de sikiliyor mu?" içerikli sikilmeli bir mesaj attığımı okula döndüğümde arkadaşlarımın kahkahaları ile öğrenmiş bulunmaktaydım o sıralar malum sms ve çaldırıp kapatmanın meşhur olduğu zamanlar ahahah türkçe karakter olayına dikakt etmemişim ne var hıh neyse okul başladı benim hal hareket aynen devam halen bakışmaca ondan da iyi sabır varmış ne bakıyon lan da diyebilir di yakaladığı anlarda bilemem artık :) ortak bir ders dolayısı ile onların sınıfına girmek zorunda kalmıştık bir gün ve bomba o sınıfta yoktu hoca bile girmişti derse bu dakikadan sonra gelmez artık derken kapı çalındı ve o girdi sınıfa yine saniyeler içerisinde olan şeyler benim gözümde slow motion olarak akıyordu tabi :D çaprazımda bir yere oturdu ve dersi dinlemeye başladı millet dersi dinliyor ben onu izliyordum evet :D bir ara derse de katılım sağladı ki sesini de bol bol duymuş oldum :) 




yok bu iş böyle olmayacak bana soranlara da dediğim gibi "ortak mekanlar yaratmaya çalışın bir şekilde iletişime geçin" olayını düşünmeye başladım artık. Bunu diyen ben bir gün durakta beklerken yine onu görmüştüm oda beni gördü haliyle hoş görmemesi imkansız zira varlığımdan emin olduğunu biliyordum ve bana doğru gelmeye başladı yanıma kadar geldi ve şimdi yüz yüze bakıyorduk...

(o.O)

devam edecek...

devamı >>>
Ogaybende Blog Yazarı

Öyle Bir Esti...




Selam;

Uzun süredir yazıştıklarım bilir onlara anlatmışımdır da zaten. Hani sohbet bir noktadan sonra  tıkanır ya "eee daha daha nasılsından" başlar karşılıklı smileyleşmeyle devam eder ":/ :) o.O) işte böyle tıkanıklıkta yardıma eski yaşanmışlıklar koşar falan ben de temcit pilavı gibi pek fazla yaşanmışlık olmayınca aynı şeyleri anlatır dururum lol malumunuz blogta da kendime ait pek bir bilgi yoktur netten buluşma serilerim dışında :D 

Anlayacağınız üzere yine bir şeyler anlatıcam bu anlatacaklarımın içinde bana soru soran ve "ben birini beğeniyorum aslında her zaman da karşılaşıyoruz ne yapmam gerekiyor" vari soruların cevaplarını da belki bulmuş olursunuz :)

Öncelikle platonik aşk ile ilgili yazmış olduğum blog yazımdan bir kaç alıntıyı tekrardan yapmak istiyorum;

Bir site de platonik aşk için şöyle bir açıklama yapılmış;

"Onu görmek bile sizi heyecanlandırırken, o sizin yanınızdan, geçip gider. Siz heyecandan sapır sapır titrerken, o işiyle meşgul olur. O sizin için hayatınızdaki en önemli kişiyken, siz onun için sıradan birisinizdir. Hem aşık, hem de salak hissedersiniz kendinizi... Davranışlarından, konuşmalarından işaretler alıp, umutlanır, bozulur, küsersiniz. İşte Böyle Bir şey!"

ve yine aynı yazım için alıntıladığım sevgili siminya'nın platonik ile ilgili şu paragrafına tekrardan değinmeden olmaz.

"Gerçek şehir çocukları için hayatın rutini olan şeyler bize sayıyla geldi hep. Doğum günü partileri, gece gezmeleri, sevgiliyle geçirilen bir gün ve belki sevgilinin kendisi. Bizde eksik kalan yerleri hayal edip tamamladık. Misal aşkın eksikliğini platoniğiyle. Platonik aşk güvenli aşktır. Gerçek aşkın huzursuz edici, riskli detaylarından korkanlar için. Bu işte ustalaşınca aradaki farkı anlamıyorsun bile. Sezdirmeden sevip uğruna ağladığım, gıyabında seviştiğim platonik sevdalarımın sahiciliği önünde gerçek aşklarım secde etsin."

ilgili yazım

evet tahmin edeceğiniz üzere üniversite yıllarımda yaşadığım ve platonik olarak kalan ve bana göre aşkın en güzeli olan hikayemi paylaşmak istiyorum, ben ki takip ederse takip ederim ilk o yazsın ben sonra yazarım vari takılan neden bir sevgilim yok acaba sorusu karşısında bir sevgili yapmak için kılımı kıpırdatmadığım halde yakınan beni okuyanların ise "bu her şeyi yalamış yutmuş lan" diye lanse edebilecekleri blog yazılarımla eşcinsel varlığımı sürdüren ogay'im. :D sohbet esnasında bile çok zor açıldığım için "aman pek bi donuk bu da" açıldıktan sonra da "ne oldu lan buna çözüldü" dedirtecek ketumlukta bir insanımdır ayrıcana lol (bu kadar tanıtma yeter adaylarım için mail adresim ogaybende@gmail öhüm ne diyorduk yahu :D) evet üni yıllarına dönelim :/



o zamanlar titanic izlenmiş o koskoca tahta parçasına 2 kişi sığamadınız mı sürtük, öküz gibi yayıldın kenara kay sen düş leom çıksın feryat figanı ile di caprio hayranlığımın başlamış olduğu yıllar şimdilerde saldı ama o zamanlar yakışıklılığının doruğunda :) ona ait klasörde ergen kızlar stayl fotografları toplanmış biriktirilmiş hızımı alamasam hepsini basıp odamın duvarlarına asacak kıvamdayım ahahah hoş bir adet yarım boy fotosu vardı duvarda neyysee 

okulumun 1. senesi 2. dönemin sonlarına doğru ve otobüsle yine cam kenarı kapılmış bir şekilde dışarıyı izleye izleye gidiyorum ne oldu neden oldu bilemiyorum ama koridor tarafına dönüp baktım şöyle bi dişime dokunur birileri var mı diye ahaha yok yahu ne alaka (yerseniz) sonra koridorun diğer tarafındaki koltuğa bakmam ve yan profilden onu görmem bir oldu (o.O) oha lan onca yol geldim ben bunu neden fark etmedim acaba bu kim bu otobüsle nereye gidiyor nereden bindiydi ki bu şimdi bunun ağzı burnu saçları (o.O) lan dicaprio gibi çocuk hey allahım ineceğim yere de geldim derken otobüs ilçe meydanında durdu ve bu indi. Öyle bakakalmıştım sadece "lan bu ilçe de böyle birinin varlığı cıx alakası yok aynı okulda olsak görürdüm neyse şimdi okulunu ve derslerini düşünmen lazım diyerek (buna inandıysanız kapatın hemen blogu ahaha) pencereme döndüm ve ilçe dışına doğru olan okulumun önünde inerek yurda gidip yattım gözlerimin önünde idi halen ://

Sabah yurttan çıkıp "kimdi ki bu merkeze mi insem acaba" düşünceleri ile ilerlerken okul bahçesine girmiştim bile çoktan ve merdivenlerden çıkarken onu merdivenlerin kenarında görmem - dumur olmam ve göz göze gelmemiz saniyeler içerisinde yaşanmış olsa da bana saatler gibi gelmişti. Onu görünce neden heyecanlanmıştım ki ne vardı yani daha tanımıyordum yüzüm mü kızardı acaba lan yine mi evet yine yandık :// düşünceleri ile benim için yeni bir platonik dönemin ve aşkın fitilini ateşlemiş oldum aferim di bana 

devam edecek...

(ahaha ne zamandır yapmıyordum yahu bu devam serili yazılarımdan özlemişim :D)

devamı için >>>
Ogaybende Blog Yazarı

Eşcinsellik ve Din




Bir süredir mail aracılığı ile yazıştığım bir arkadaş var kendisi ile sohbet modunda ilerliyoruz en son din ile ilgili de bir kaç paslaşmamız olmuştu ve ben verdiğim cevabı ya da bu konu hakkındaki düşündüklerimi blog yazısı olarak paylaşmak istiyordum. Bugün bloguma gelen yukarıdaki yorum üzerine bu düşüncemi biraz daha hızlandırmış oldum önce mail arkadaşıma da yazmış olduğum kısmı buraya aktarıyorum.

bak şimdi o arkadaşın, senin bir erkekle birlikte olma olayına dini yönden bakarken kendisinin nikahsız olarak bir ilişki yaşamasına sıra gelince olay değişiyor neden? O da dinen zina yapmış oluyor ve zina da haram o yüzden dini konularda ahkam kesmemek gerekiyor benim dinim bana senin dinin sana olayı var ya işte o. 

Benim Allah ile arama kimse girmemeli ve kimse kendini Allah'ın yerine koyup hakkımızda hüküm vermemeli sonucu ne olur bilmem ama ben onun varlığına inanıyor isem göndermiş olduğu peygamberlere ve kitaplarına inanıyor isem yaşamım sırasında yaptıklarımdan dolayı sadece ona hesap veririm kimseye değil haaa bu kendimi fütursuzca harcarım kime ne anlamına da gelmesin ben bir erkekten hoşlanıyorum kader ve kaza diye bir şey var değil mi? işimize geldiğinde kadere yorup işimize gelmediği zaman yormamak olmaz benim kaderimde bir erkek olarak bir erkeğe meyil etmem varmış, bu bir imtihan diyorlar eğer bu düşüncenin arkasından gitmezsen imtihanı kazanırsın ve ödülün cennet olur diyorlar, ben bu halimle dünyada cehennemi yaşıyorum zaten ve bunu ben istemedim inandığım dinin yasaklarına ve emirlerine elimden geldiğince uymaya çalışıyor isem ve bunun karşılığında da nefsimin peşinden değil ama kalbimin peşinden gitmek istiyorsam bunun suçu ne? Nefsimin peşinden gidersem önüme gelen her yakışıklı erkekle düşer kalkarım ama ben gerçekten sevdiğim ve aşık olduğum kişi ile birlikte olmak istiyorum, birlikte olmak istemeyi sadece cinsel manaya da indirgememek lazım. Ben aradığım huzuru bedenimin özgürlüğünü ruhumun rahatlığını mutluluğumu aşkım dediğim bir erkekle birlikte iken sağlıyorum neden istemediğim halde bir kadına gideyim ki ve neden yukarıda saydığım o ruhumu bedenimi özgürlüğü ve mutluluğumu mutsuzlukla ve hüzünle değiştireyim ki herkes kadar benim de "adil" olarak mutlu olmak hakkım ben böyle düşünüyorum başkaları ne der ne düşünür bilmem ama ben nerede huzurlu isem orada huzurluyum ve o huzurlu olduğum zamanlarda da beni yaratana bolca şükür ederim bana vermiş olduğu mutluluktan dolayı, karışık bir paradoks bunu kişinin kafasında çözmesi lazım ://

yazışmamızın bir kısmını alıntıladım. Şimdi yukarıdaki yorumdan yola çıkarsak ve kendi adıma söylüyorum ben Allah'a inanıyor ve islam dinini kendime din olarak kabul etti isem bunun karşılığında kimsenin beni yargılamaya hakkı olamaz kaldı ki farklı bir dine de mensup olabilirdim aynı şeklide kimsenin beni yargılamaya hakkı olamaz. Yukarıda kesin bir hükümle "cehennemde yanacaksınız" deme lüksünü o arkadaş nereden aldı acaba? yanarım ya da yanmam O'nu ben sen veya o değil sadece bizi yaratan bilir düşüncesindeyim. Şahsen eşcinsellik günahtır ya da dinen bir suçu yoktur da diyemem dediğim gibi ben hesabımı sadece Allah'a veririm. 

Nisa süresi 48. ayetinde mealen "Doğrusu Allah, kendisine ortak koşulmasını asla affetmez. Ondan başkasını (diğer günahları) ise, dilediği kimseler için bağışlar ve mağfiret buyurur. Her kim Allah'a şirk koşarsa gerçekten pek büyük bir günah ile iftira etmiş olur"

denilmektedir. Bu vesile ile benim veya bir başkasının veya bir hıristiyanın ya da bir yahudinin ya da bir genelev mensubunun vs yanıp yanmayacağı cehennemlik olup olmayacağını bilecek ve o kişilerin hakkında hüküm verecek olan tek merci yaratanın kendisidir. Kim yukarıda "chennemde yanacaksınız" gibi bir hükmü vermeye kalkarsa Allah'a şirk koşmuş olur ve Allah'a şirk koşmakta en büyük günahtır hem de asla affedilemeyecek bir günah.

O yüzden bu tarz hükümlerde bulunurken daha dikkatli olmakta fayda var, Kur'an-ı Kerim'e göre eşcinsellikte günah olabilir lakin bunun hükmünü yine Allah verecektir siz insanoğulları değil.

Benim düşüncelerim sizleri bağlamaya bilir ama en büyük erdem "saygı" duymaktır zaten bu saygı duyma olayını bi çözersek kör düğüm olmuş tüm konulardan kurtulmuş oluruz ve yine yanlış anlaşılmasın ki ben Din adına bir hüküm koymuyorum tek derdim bir başkası da fütursuzca hüküm koymasın...
Ogaybende Blog Yazarı

Sperm Yutmak (o.O)


 
Selam;

Uzun zaman oldu yazmayalı görüşmeyeli vs. başlığı görünce haliyle "oha lan noluyoruz heh konu bulamadı sardı yine bu bişeylere"  diyebilirsiniz lol ama bu bana gelen bir soru o yüzden bu konuya eğildim (yerseniz) (yalan yukarıdaki gifi acaba hangi yazıma sıkıştırsam diye düşünüyordum lol)

işin aslı tumblr'a gelen bir soru "Sperm yutmak nelere yol açar?" idi :) cevaben 

"bol bol protein içeriyor cilde de yararlı bol bol tüketin hatta sivilceniz varsa sürün anında geçsin" :D içerikli bir cevap vermedim tabisi (o.O)  (esobeso'nun şizofren melisine benim süt banyomu hazırla "anladın sen onu" diyerek nasıl bir mesaj verdiğini de anlamamış gibi yapalım biz) (bknz. bukkake fantezileri lol) Efenim, döl, er suyu, bel suyu, zevk suyu, meni (töbe) şeklinde çeşitli adlara sahiptir (sperm meni içerisindeki hücrelerin adı)

Bukkake demişken nedir bu diyenleriniz için (haldır huldur indirdiğiniz bukkake boys videolarınız yokmuş hiç haberiniz yokmuş gibi davranın lol) efenim bu olay uzakdoğudan japonyadan pörtlemiş bir olay kimilerine göre çıkış şekli bir şehir efsanesi olsa da bir şekilde çıkmış ortaya. 

Heterovari olanlar sanırım pek mide kaldırıcı tarzda değil. Okuduğuma göre 70 - 80 kişilik erkek grubu (o.O) spermlerini bir bardağa boşaltıyorlarmış efenim bir japon kadını da sen kalk bunu iç oluyormuş (böğhğğhhğ) öhüm bunun gay versiyonunda da 10 kişilik bir grup ortadaki bir elemana saldırıyorlarmış aman pardon üzerine boşalıyorlarmış falan izlemedim bilmiyorum (yemediniz tabiisi ahaha) ne diyordum bu bukkake denen olayın çıkış şekli ise araplardaki recm olayına benzetebiliriz. Kocasını başka erkekle aldatan kadını bir meydana çıkarıyorlarmış o muhitin tüm erkekleri etrafında toplanıp aldatma öyle olmaz böyle olur senin derdin bu değil mi sankim al o zaman diyerekten (o.O) kadının üzerine attırıyorlarmış falan (puhahaha bu attırma kelimesi ne cins bir kelimedir lol)

buraya kadar blogu terk etmeyip gelebildiyseniz devam edelim :D

İşin aslı ekşideki bir arkadaşın dediğine göre 80'lerdeki sansürden yırtmak için japonlar tarafından bulunan farklı bir porno şekliymiş. 

Spermin tadını merak edip de bakmayan insan sayısı azdır sanırım kokusu çamaşır suyu, maya gibi koksa da tadı herkeste aynımıdır bilemicem ahahaha ananas, muz, kavun gibi yiyecekler de tadını etkileyebiliyormuş ben diyenlerin yalancısıyım :P

bakalım benim arada başvurduğum kızlar soruyor da konu nasıl ele alınmış :D

1.5 yıllık bir ilişkimiz var ve benim ilk birlikte olduğum insan ama o hep ağzıma boşalmak istiyor bende istemiyorum :( bi onu beceremem kusarım tiksinirim yapamam

tadı nasıl erkekler siz tadına baktınız mı (kadın 18-24)

Ben baktım, arasıra masturbasyon yaparken zevk suyunun tadına bakıyorum, bazen fleshlightıma oral seks yaparken de kullanıyorum. İki tadın farkını bilmediğim için kendime sahte bir gerçeklik yaratmış oluyorum böylece.

Tadı metalik, hafif tuzlu, ılık. İstemiyorsan bakma yani, öyle matah birşey değil; ama ben sevdiğimin aşk suyunu pınardan içer gibi kana kana içerim, zevkle.


demiş arkadaş cevaben ve gelen tepkisel yorumlara karşı hızını alamamış ve devam etmiş;

Neden baktım biliyormusun? Ondan böyle birşeyi istersem nasıl birşeyle karşılaşacağını görmek için. Asla kimseye yut diyemem, demem de, kimse de bunu istememeli. Kadın istiyorsa yapmalı, zorlayamayız. Cevaplarda çoğu erkek iğrenç demiş, sen ben istemiyorsak kim bu "yut" diyen erkekler? Kadınımı içerim, ama kadınıma yut diyemem. Sevgilin seni buna zorlarsa, önce o yutsun, sonra gelsin. kendimi gizleme ihtiyacım yok, ibne değilim. İlk kez meraktan tadına bakmıştım. Sevgilisine spermimi yut diyen insanın önce kendi tadına bakması gerek, ama çoğu erkek düşüncesine bile iğrenç demiş. Bu arada yutmuyorum sadece tadıyorum. Kendin yapmadığın birşeyi karşıdakinden bekleyemezsin değil mi?

demiş demesine de o "ibne değilim" olayını anlamadık? bu arkadaş iyi gidiyordu falan ama içindeki "homofobiyi" de kusuverdi gider ayak. Zaten biz "ibneler" in milli içeceğidir bu lool

farklı yorumlar var merak eden yazı sonundaki kaynak linkerinden bilgilenebilir :P 

bir önceki AIDS içerikli yazıları okumanızı tavsiye ediyorum. Önemli olan partnerle sağlıklı bir ilişki kurmaktır. ;)



:DD


Ogaybende Blog Yazarı

Asrın Vebası AIDS -3-




<< önceki yazı için tıkla

Bir süredir AIDS ile ilgili yazılara devam ediyorum, bildiğimizi sandığımız şeyler hakkında okumamazlık yapmamamız lazım tekrar tekrar okuyalım ki hafızamıza kazınsın. Malum seri yazıların ilgili pek iç açıcı değil "penisim küçük nasıl büyültebilirim" adlı bir başlık açsam sanırım diğerleri gibi okuma rekoru kırardı :D malum tabu olan şeyleri daha çok merak ediyoruz sex ve cinsellik her zaman prim yapan şeyler. Her neyse bu prim yapan şeylere ayırdığımız zamanı lütfen bilinçlenmek adına bu tarz başlık ve konulara da ayırın diyor ve devam ediyorum.


AIDS'ten Korunma İçin Öneriler:


Cinsel ilişki en önemli bulaşma yoludur. HIV her türlü cinsel ilişki ile bulaşır. Güvenli yaşam kurallarına uyularak, cinsel yolla olabilecek bulaşmadan korunulur. Bu nedenle, cinsel ilişkide mutlaka koruyucu kılıf (kondom, prezervatif, kaput) kullanın. Kurduğunuz ilişkinin tehlikeli olmayacağını düşünseniz bile, prezervatif kullanmayı ihmal etmeyin. Koruyucu kılıf, cinsel  hayatınızda en büyük dostunuzdur. Çoğumuz HIV’nin hayat kadınlarında, uyuşturucu  kullananlarda, eşcinsellerde bulunduğunu ve kendimize bulaşmayacağını sanırız. Ancak, AIDS belirli bir sosyal grubun hastalığı değildir. Hastalığın mikrobu olan HIV, cins, ırk, renk, din, yaş farkı gözetmeden herkese bulaşabilir. HIV, kişinin ya da cinsel eşinin HIV pozitif kişilerle prezervatif kullanmadan ilişki kurması durumunda, kişiye ve eşine rahatlıkla bulaşabilir. HIV pozitif olan kişi kendisini ve cinsel eşini korumak için her türlü cinsel ilişkisinde prezervatif kullanmalıdır. Kontrolsüz kan nakline ve kan bulaşmış aletlerin kullanılmasına izin vermeyin.


- Sağlıksız cinsel ilişkiden kaçının.

- Kontrolsüz kan ve organ transferlerinden uzak durun.

- Anneden bebeklere özellikle "anne sütü ile" bulaşabileceğini unutmayın. AIDS'in %3-5 oranında bu yolla bulaştığı saptanmıştır. Anne-çocuk ilişkisinde mutlaka doktor tavsiyesine uyulmalıdır. HIV virüsü taşıyan bir annenin doğuracağı çocuğa HIV virüsünün bulaşma oranı % 30 civarındadır.

- Damardan ilaç bağımlısı olan hastalar ile damardan uyuşturucu kullananlar özellikle dikkatli olmalı, enjektörler bir defa kullanılıp, atılmalıdır.

- Cinsel yolla AIDS bulaşmasına engel olmak için, çok eşlilikten kaçınılmalı, prezervatif kullanılmalıdır. Güvenli cinsel eş seçilmelidir. En güvenlisi ise tek eşli yaşamın tercih edilmesidir.

- Kullanılmış şırınga, iğne, cerrahi aletler, diş hekimliği aletleri, dövme aletleri, jilet, makas vb. gibi tüm kesici ve delici aletler ile bulaşma olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. 


AIDS testi nedir?

HIV'in insana bulaşmasının sonucu, çoğunlukla AIDS hastalığıdır.

HIV denen virüs insan vücuduna girince, vücut virüsle savaşmak için özel antikorlar üretir. Kandaki bu antikorların miktarının ELISA testi ile tespitine "Anti-HIV testi" denir. Bunun için virüsün insan vücuduna bulaşmasından itibaren en az 3 ayın geçmesi gerekir.

Anti-HIV testi pozitif çıkarsa kanda HIV virüsünün olduğu anlaşılır. Bu testin teyidi için ayrıca "Westernblood testi"nin de yapılması gerekir. nti-HIV testi, üniversite hastanelerinin mikrobiyoloji laboratuvarlarında, sigorta ve devlet hastanelerinde ve özel laboratuvarlarda yaptırılabilir. 


AIDS hastaları ölüme mahkum mu?

AIDS virüsünü kanında erkek veya bayan AIDS taşıyıcısı, ya da AIDS hastası konumundadır. AIDS taşıyıcısı olan bir kişi, hiç bir klinik belirti göstermeden, diğer insanlardan farklılaşmadan, toplum içinde normal yaşamını sürdürebilir. Yaklaşık olarak 2-10 yıl sonra virüs  taşıyıcı kişi, çeşitli semptomlarla AIDS hastası olur. Bu gibi kişilerin bağışıklık sistemi iyice zayıflamış olacağından, zatürree, mantar, üst solunum yolu enfeksiyonu vb. dahil  bir çok enfeksiyon hastalıklarına yakalanma olasılıkları artar.

1981'de hastalık ilk ortaya çıktığında HIV virüsü taşıyanlara yani AIDS hastalarına ölüm mahkumu gibi bakılırdı. AIDS aşısı geliştirilmemişti. Tedavi konusunda yeterli bilgi yoktu. AIDS hastalığını dünyadan tamamen silecek bir aşı veya tedavi yöntemi bulunamamıştı.

Tıp alanındaki gelişmelerle AIDS hastalığı bugün ölümcül hastalık olmaktan çıkarılmış, kronik hastalıklar kategorisine alınmıştır. Ancak, başlanılan tedavi ömür boyu sürdürülmek zorundadır. Başlangıçta AIDS hastalarına avuç dolusu tablet almaları öneriliyordu. Bugün için  günlük 1-2 tablet alınması yeterli olmaktadır. Destek tedavileri ve fırsatçı enfeksiyonlara yönelik tedavilerle AIDS hastalarının yaşam kalitesi artırılmaya çalışılmaktadır. AIDS hastalarınca tedaviye düzenli olarak devam edilmesi ve gerektiğinde doktor kontrolü yapılması önemlidir.

Dünyada HIV/AIDS'in kesin tedavisi ve koruyucu bir aşısı yoktur.

Türkiye'de ilaç ücretleri Sağlık Bakanlığınca ödenmektedir.


Kaynak

Ogaybende Blog Yazarı