Bu site yetişkinlere yönelik bilgiler içermektedir. 18 yaşından küçükler için uygun değildir.

Ne izledim: The Fluffer (2001)




Yine bir film tanımı ile merhaba efenim.

2001 yapımı film, kısacası porno aktörüne aşık olan kezban bir gay ve onun etrafında dönen olayları anlatıyor. :)

Adamlar; 30 dakikalık filmi 5 dakikada izleyen bizler için "aslında o filmleri çekerken nelerle uğraşıyoruz bi bilseniz" deseler yeridir yani. Hoş bazı porno filmlerin backstage görüntüleri oluyor fekat (öyleymiş yani ben bilmem -yersen- :D) film tam da öyle birşey sayılmaz.

Fluffer; porno filmlerin kulis arkasında, aktör veya aktörlerin sertliklerini kaybetmemeleri için kullandıkları yardımcılara verilen isim. Örneğin 5 kişi 1 kişiye dalacak efenim 1 veya 2 kişi olaya başlıyor, e diğer 3 kişi kenarda sırasını bekliyor heh o bekleme sırasında bizim fluffer dediğimiz eleman bekleyenleri her daim hazır vaziyette tutmaya çalışıyor :D yani oral sex yaparak yardımcı oluyor. Fekat bu emektar arkadaşımız kamera da görünmüyor. Filmi izleyince ne demek istediğimi anlarsınız zaten.

(fluffer olmak için başvuru formu doldur diye google'a yazdığınızı görür gibiyim lol)

Fluffer'ı Türkçe'ye "kıyakçı" olarak çevirmişler ki cuk oturmuş "kıyak çekmek" "kıyak iş" "bu da sana bir kıyağım olsun" derken ne demek istediğinizi / istendiğini anlayın :D

Ayrıca filmde straight olup eşcinsel pornosunda oynayanlara da bir gönderme var ki ben de bunları anlamıyorum neyse, esas oğlanımız afişini de gördüğünüz üzere straight  bir porno yıldızı ki bir ara takım taklavat görüyorsunuz (dönen göz smileysi) bizim fluffercı emektar ise buna aşık oluyor ve olaylar gelişiyor. 

1 ödül ve imdb'den 5,7 alan bu film benden de 6 alıyor efenim.

Her film tanıtımında olduğu gibi filme ait yakışıklı ise zaten afişte duruyor :)


iyi seyirler...


Ogaybende Blog Yazarı

Ne izledim: Lucky Bastard (2009)





LGBT temalı filmler kuşağında bugünkü misafirimiz Romantik Drama kategorisinden ABD yapımı bir film oluyor.

Görüntü ve ses olarak oldukça cüretkar (!) olan filmin konusu ise; mimar olan eşcinsel arkadaşımızın bana göre bencil (!) olan sevgili ile bıçak sırtı giden ve karşılıklı beklentiler içerisinde olan ilişkilerinin arasına 1 yıl bir sürenin girmesi ve bu süre zarfında başrol oyuncumuzun kendini arayışı ile alakalı. Sığınak olarak yanaştığı liman onun üzerinde nasıl bir etki yapacak izleyin ve görün.

Ayrıca, sadakat, uyuşturucu illetinin götürüleri ve yarını düşünmeden günü kurtarmacasına yaşam tarzlarına da el sallıyorsunuz.

(tanıtım hiç içime sinmedi dergi sayfası tanıtımı gibi oldu ama napalım lol)

Efenim imdb'den 4.4 almış olan filme ben de görüntüler ve çevirisine vermiş olduğum katkıdan mütevellit :)) 6 veriyorum.

Klasikleşmiş olan filmin yakışıklı köşemize ise; (bana göre)





Dale Dymkoski (Denny) oturuyor. 

Başrol oyuncusu Patrick Tatten (Rusty)' nin bazı açılarda Atilla Taş'a benzemesi sinirlerinizi bozabilir. :P

Şu da filmden bi kare ilgi çeksin diye :D)




İyi seyirler.



Ogaybende Blog Yazarı

Blog 7 yaşında




9 Aralık 2017 itibariyle blogu yazmaya başlamamın üzerinden 7 yıl geçmiş. Çocuk olsa anasınıfını bitirip ilkoukul 1'e başlamıştı bile :)

Geçen zamanlar tüketim toplumu olmamızdan kaynaklı bu platformları da tüketti. Eskisi kadar hareketli olmasa da ki "gay içerikli bloglardan bahsediyorum" yazdıklarımızın buralarda bir yerlerde kalması, ihtiyacı olanların google üzerinden gelip okuması bile yeterli bi sebep ara sıra da olsa burayı canlı tutmak için.

Sonuç olarak;

blogspot varoldukça bu blogta buralarda bir yerlerde varolmaya devam edecek ;)
Ogaybende Blog Yazarı

Eşcinsel İntiharlarına DUR de!



“Çünkü yaşam, el-âlemden ve diğerlerinden daha kıymetli”


Bu konuyu daha önceden defalarca blogumda ele almıştım, önemli ve hassas bir konu olduğu için tekrar tekrar ele almakta fayda var. Maalesef nice hayatlar bir hiç uğruna “çevrelerindeki kalabalıklara rağmen yalnız hissettiklerinden” yitip gidiyor.

Hiç bir şey, ama hiçbir şey sizden, sizin yaşamınızdan ve sizi bekleyen güzel yıllardan daha önemli ve öncelikli değil. Gelin öncelik verdiğiniz kavramları teker teker ele alalım;




Aileniz mi?

Elbette aile hepimiz için değerli bir kavram. Varlıklarının değerini yokluklarında anlıyor insan. Ayrıca hepimiz için eğitim ve öğretimin başladığı ilk basamak. Çoğumuz için dünya bir tarafa ailemiz bir tarafa. Bizi dünyaya getiren ebeveynlerimiz, bizi büyütmek ve yetiştirmek zorundadır! Bu zorundalık, yaşamımız boyunca bizlerin her şeyine karışacakları anlamına gelmemeli. Karar mekanizmasından çok destek mekanizması konumunda olmalılar. Ne ailemizi karşımıza almalı ne de üzerimizde baskı kurmalarına izin vermeliyiz.

Bu konudaki diğer bir çekince ise; “eşcinsel olduğumu ailem ya duyarsa” endişesidir. Öncelikle kimsenin; gerek aile gerekse arkadaş çevren olsun,  senin cinsel yöneliminle ilgili bilgileri bilmek gibi bir zorunluluğu yoktur. Olumlu bir ortam yakalamadıktan ve kendin açılmak istemedikten sonra kimseye bir şey kanıtlamak ve açıklama yapmak zorunda değilsin. Ayrıca; hiç kimseye; “ailem beni bilmiyor, bilirlerse mahvolurum” gibi ileride sıkıntı çıkarabilecek ya da kötü niyetli kişilerin şantaj malzemesi olarak kullanabileceği bilgileri ellerine koz olarak verme. “ailem biliyor ve sorunumuz yok” demek en basit olan yol olsa gerek. Buradaki kritik nokta senin kendini ne kadar kabul ettiğin ile alakalıdır. Yoksa “ailem ne der” demek bana göre; kendi varlığını kolay kabullenememenden dolayı kendine kestiğin bir ceza ve kaçış noktası. Ailen psikologa gitmeni istiyorsa git. Bugün gerçek manada işini yapan birçok psikolog, işinin uzmanı ve şarlatan değil. Senin sayende ailenin de bilinçlenmesini sağlayabilirler. Ayrıca sen bile kendi kafandaki kıyıda köşede kalmış cevapsız sorularına cevap bulabilirsin.

Kendi ayaklarının üzerinde durup, kendi kendine yeter olduğun bir zaman, ailenin yanından zaten ayrılacaksın. Senin kendine zarar vermen ya da canına kıyman “kimseye” ders vermeyecektir ! Ve kimse daha “iyi” birisi olmayacaktır ve “kimsenin” düşünceleri olumlu veya olumsuz yönde değişmeyecektir. Olan seni bekleyen güzelim yıllara ve “kıydığınla kaldığın” canına olacaktır. Her bunaldığında “daha iyi olacak” demeyi, 1 sene, 5 sene veya 10 sene sonrasını düşünmeyi, geleceğe dair planlar kurmayı, hedefler koymayı ve o hedefler uğruna çalışmayı öğren. 




Okulunuz mu?

Bi dakika kusup geliyorum. Bugün geriye bakıp düşündüğümde ortaokuldan 1, liseden 4, üniversiteden ise 6-7 tane görüştüğüm arkadaşım var. Hani nereye gitti o kıyamet gibi kalabalık olan sınıf mevcudu, -hiç. Okul bittiği zaman onlarda bitiyor. Bir daha hayatının en ufak köşesine bile dâhil olmuyorlar. O zamanlar kafana taktığın kişiler için gülüp geçiyorsun “neden kendimi üzdüm ki” demek kalıyor geriye. Öyleyse ileride yanından geçse dahi dönüp bakmayacağın kişilere şimdiden kafayı takman yersiz. Sen onları ne kadar umursamazsan onlar o kadar kuduracaklardır. Dene ve gör.

“bizleri ötekileştirenler, ötekileştirdikleri şeyin ezikliğini çeken eziklerdir”

Nasıl mı? Sen daha zekisindir, daha mantıklı, daha popüler, daha bakımlı. Gözlük takan ama sınıfın en çalışkanı olanı “inek” diye etiketlemedik mi? Yada hırsımızı alamayıp “dört göz” diye. Çünkü biz tembeldik, o çalışkan ve kendi ezikliğimizi onu ezerek yok saymaya ve ondan üstün kılmaya çalıştık. Peki sana “ibne” ya da “top” diyorlar. Neden diyor olabilir? Ya; daha bakımlı ve giyimine özen gösteriyorsundur ya daha kibar ve saygılısındır ya da karşı cinsle çok iyi anlaşıyorsundur. Sonuç yine kıskançlık ve hasetle söylenmiş sözde hakaret kelimeleri. Bunlar mı senin canını sıkan? 3-5 yıl içerisinde ömründe tekrar görmeceğin eziklerin taktığı sıfatlar mı? Ne yazık!. Hiç biri senden daha kıymetli değil. Bu gibi insanlar kendi kusurlarını perdelemek için etrafında toplanan birkaç şakşakçı ile tatmin olan ötekileştirme meraklısı “ötekiler” değil mi? Kaçmak yerine bunların üzerine git. Yeri geldi mi kulaklarını tıka, duyma, umursama yeri geldi mi de “Evet öyleyim ne olmuş de”. Senin kendine zarar vermen ya da canına kıyman “kimseye” ders vermeyecektir ! Ve kimse daha “iyi” birisi olmayacaktır ve “kimsenin” düşünceleri olumlu veya olumsuz yönde değişmeyecektir. Olan seni bekleyen güzelim yıllara ve “kıydığınla kaldığın” canına olacaktır. Her bunaldığında “daha iyi olacak” demeyi, 1 sene, 5 sene veya 10 sene sonrasını düşünmeyi, geleceğe dair planlar kurmayı, hedefler koymayı ve o hedefler uğruna çalışmayı öğren.





Arkadaşlarınız mı?

Birçoğu yüzlerine maske takmış günü kurtarıcılar. Peh !. Etrafında maskelerini takmış sözde arkadaşların olacağına, seni sen olduğun için seven 1-2 dostun olsun daha iyi. Özellikle ergenliğin vermiş olduğu heyecanla karı – kız muhabbeti yapıp senide içlerine çekmeye çalışanlara karşı bir şeyler ispatlamak zorunda değilsin. Dinle, gül, geç, uydur. Okul kısmında dediğim gibi sana lâkâp takmaya kalkanları TAKMA. Bu kadar basit. Ayrıca bizler birer oyuncak peluş değiliz kimsenin oyuncak peluşu olma. 

Senin kendine zarar vermen ya da canına kıyman “kimseye” ders vermeyecektir ! Ve kimse daha “iyi” birisi olmayacaktır ve “kimsenin” düşünceleri olumlu veya olumsuz yönde değişmeyecektir. Olan seni bekleyen güzelim yıllara ve “kıydığınla kaldığın” canına olacaktır. Her bunaldığında “daha iyi olacak” demeyi, 1 sene, 5 sene veya 10 sene sonrasını düşünmeyi, geleceğe dair planlar kurmayı, hedefler koymayı ve o hedefler uğruna çalışmayı öğren.




Sevgiliniz mi?

Elbette en can sıkıcı konulardan birisi ama “can alıcı” değil. Bihter’in ölüyorum anlasanakafası ise hiç değil. Biliyorum aşk çok zor üzerine de çok yazdık. Ama zaman her şeyin ilacı değil mi zaten. En nihayetinde nefret bile etmeye başlıyorsun. “Bunun için mi döktüm göz yaşları mı, bunun için mi yedim bitirdim kendimi” diyerek kendinize kızma garantisi bile veriyorum. O yüzden ETME! Sevgilim olmuyor, çok çirkinim diye de üzülmenin anlamı yok. heleki günümüzde. Özellikle appsler üzerinden kurulan ilişkilerin en kısa sürede çatırdaması normaldir. Hep dediğim gibi kolay ulaşmak hızlı tüketimi yanında getiriyor. İlişkiler sadakatsiz. Elbette bir gün seni sen olduğun için seven ve senin onu sevdiğin gibi sana sevgi dolu gözlerle bakan birileri çıkacaktır. TERK edilsen dahi senin kendine kıyman ONU üzmeyecektir / üzülse bile 1 aya gelmeden herkes unutur / unutulur sense toprak olduğunla kalırsın. Varsa üzerindeki ölü toprağını silk ve yaşamanın ayrı noktalarından zevk almaya bak mesela bir KEDİ yada kimi zaman ailenden bile sadık olabilecek bir KÖPEK sahiplen.


Din mi?

Elbette ilahi bir dine inanan birçoğumuz için, içinden çıkılması en zor ve çetrefilli konu din. Din olarak İslamiyeti seçmiş biri olarak burada vaaz vermek, âyet yorumlamak, hadis tefsiri yapmak benim görevim değil yapamam da. Tıpkı çevremizdeki birçok kişinin bu konuda ahkâm kesemeyecek olması gibi. Zira hiç kimsenin Tanrı adına hüküm vermesi kendini O’nun yerine koyması kabul edilemez. Kimin ne gibi bir hesaba çekileceğini ancak O bilir. Günahın büyüğü / küçüğü olmaz. İntihar etmek en büyük günahlardan ise sen eşcinsel olduğun için intihar ettiğin zaman arınmış mı olacaksın?

Madem din ile eşcinselliğini barıştıramadın ve intihar etmeye karar verdin, bu kararın sonucu – sebebinden daha ağır değil mi? Bugün alkol, sigara, hırsızlık, dolandırıcılık, komşu hakkını çiğneme, kul hakkını yeme vs vs bana göster bakalım bunlardan soyutlanmış birisini. Ya da sana “günahkâr eşcinsel” diyenlerin eteklerindekileri bi dökelim bakalım ortalığa. Ben eşcinsel olarak günahkâr olmadığımı düşünüyor, eşcinselliğimi bahane ederek dinime küsmüyorum. Hesabımı yüce yarada bırakıyorum. Bence sende öyle yap. Kimse Tanrıcılık oynamasın ! .


artık YETER, bu ölümlere bir DUR denilmesi gerekiyor bunu diyecek olanda bizleriz, sizlersiniz

Biraz sağlam irade, ne yalnız ne de yanlışsınız.

Yaş aldıkça kafanızdaki sorular daha bir yerli yerine oturacaktır.

Psikologa gitmeye çekinmeyin,

Okul rehberlik hocaları ile iletişime geçmeye çekinmeyin,

Hayatlarınıza son vermek çözüm değil; hayal edin, en sevdiğiniz kişiyi düşünün ama asla ölüm hayallerinizi süslemesin…


Her türlü LGBT - fobiyi lanetliyorum...





*ilk kez 22 Haziran 2015' de yayınlandı.
Ogaybende Blog Yazarı

Ne izledim: The Country Teacher (2008)


Bildiğiniz üzere izlemiş olduğum LGBT temalı filmleri tanıtarak sizleri hem filmlerden haberdar etmek hem de izlemenize teşvik etmek amacıyla tanıtımlar yapıyorum. 

Sol tarafta afişini gördüğünüz filmi de LGBT filmeri tanıtan yerli / yabancı sitelerde görebilirsiniz ki konunun LGBT ile pekte içli dışlı olduğunu varsaymıyorum NEDEN;

2 saate yakın süren filmi nasıl oldu da sabırla sonuna kadar izledim kendime şaştım. İMDB den 7 puan alan film kasabaya gelen eşcinsel bir öğretmenin başından geçenleri anlatıyor. Öğretmen eşcinsel ama siz onu filmin yarısında anlıyorsunuz ve "doğru ya ben lgbt filmi diye açıtydım bunu" diyosunuz lol.

Film daha çok Çek Cumhuriyetinde (Çekya) bulunan bir kasabada yaşam tarzı nasıl, çiftçilik nasıl, 24 saatin 24 ü' de nasıl sarhoş oluyoruz, insani ilişkiler, ikili ilişkiler vs üzerine kurulu.

Eşcinselliğe dair ise, eşcinsel bir öğretmen, platonik aşk, aileye açılma, kendinle barışma konu başlılarından bahsedebiliriz ama benim için bunlar bu filmi kurtarmadı sıkıldım ama yine de saygımdan izledim :P

2008 yapımı orjinal adıyla Venkovsky Ucitel (Kasaba Öğretmeni) olan filme puanım 5 olsun. İzlerseniz yorumlarda görüşürüz.





Ogaybende Blog Yazarı

Ne izledim: Handsome Devil (2016)




Selam;

Bir süredir izlediğim filmleri paylaşmıyordum. Yaklaşık 1 ay önce izlemiş olduğum filmi tanıtayım da halen izlemeyenleriniz varsa izlesin.

Handsome Devil 2016 yılı İrlanda yapımı film, eşcinsel temal ve yatılı okulda geçiyor. Her okul filmi gibi bir tane ezik (!) karakter var ve yine her okulda olduğu gibi yabancıların "bullying" olarak adlandırdığı "dışlama, küçük düşürme, aşağılama, hor görme, hırpalama, fiziksel ve ruhsal zarar verme vb" gibi davranışları göz önüne sererken, dışlanmış eşcinsel arkadaşımızın kendi kurmuş olduğu dünyasının dışına, odasına yerleşmek zorunda kalan ve yaşadığı sıkıntılar karşısında önceki okulundan nakil olarak gelmiş genç (!) sayesinde adım atışını iziliyoruz.

Çoğu gay temalı filmin aksine, başrol oyuncusu gay arkadaşımız gay olmasından utanmıyor her türlü bullying'e karşın odasına öpüşen 2 erkek resmi bile asabiliyor. Lakin çoğu eşcinsel gibi de homofobik olabiliyor. (zira o kadar baskı karşısında yapılanı haksızlık olarak görüyor (yeni mi aklına geldi amk) izleyince anlarsınız ister kızın ister doğru yaptı diyin bilemem ama ben kızdım elemana)

ya da kızma sebebim Connor karakterlni oynayan Nicholas Galitzine' ye aşık olmamdan olabilir lol

+ filmde erkeklerin futbol düşkünü olmasına da hafiften bi gönderme var. 

filmin imdb puanı 7.2 benim puanım ise 8

her tanıtımda olduğu gibi filmin yauşuklusu ise;


Connor rolü ile, Nicholas Galitzine

(bu ovlanın dujjjj sahnesi ağhh) (milleti meraklandırmasını severim lol)

ayrıca



filmde öğretmen rolündeki bu adama dikkat. Tren içerisinde yaşadığı gerilim anlatılmaz yaşanır ayrıca filmin son sahnesinde kahkayı patlattım :))

Diğer LGBT Filmler

Ogaybende Blog Yazarı

Yine Bir Pisuvar Vakası




Selam;

Benim ve tahminimce bir çok eşcinselin fobisidir pisuvar. Hatta 2011 yılında Pisuvar Sorunsalı adlı bir yazı da yazmıştım. Geçenlerde yine bu lanet icat ile başımdan bir olay geçti.

Tatil için gittiğimiz yerden dönüş yolu, yaz günü ve sıvı tüketiminin hat safhada olmasından dolayı her beşer gibi bende sıkıştım. Müsait bir benzin istasyonu görmem ile çişin çıkma isteği iyice bi arttı lol. WC yolunda ilerlerken önümden de şortlu teni tenime boyu boyuma bir ovlan da ilerlemesin mi? Beraber girdik WC ye kapattık kabini ( :D ) demek isterdim ama WC ye girme kısmı doğru sadece. :/

2 adet pisuvar ve 2 adet kabin var, tabii ben tüm elitliğimle kabinlere yöneldim ve BAM her ikisi de dolu. Eh sıkışmışımda, zükerim pisuvarını da fobisini de penisini de diyerek pisuvara doğru yöneldim efenim ki bu olaylar saniyeler içerisinde oluyor zira şortlu ovlan da direk pisuvara doğru gitti olanca straightlığı ile hıh o sağda ben solda.



Şortlu ovlan tahmin edeceğiniz üzere şortun önünü aşağı çekip elemanı dışarı çıkardı (eleman lol pipi pipi) (tabii ki görmedim) ben de kotun fermuarını açtım ve bizim ovlanı (lool) dışarı çıkardım. Yandan bir şarıltı geliyor ama bende bir şey yok (o_O) Sen deli gibi sıkışan çiş yok hayır nereye gittin sıkışma hissi nasıl kayboldu bilemedim. Önümde pisuvar yanımda şarıltılı şortlu ovlan ve ben. ık diyorum .gelmiyor gık diyorum gelmiyor MAL gibi kaldım. 

Şortlu eleman işini bitirdi şarıltı kesildi tek hamlede sikini şortunun içine soktu ama bende tık yok ses yok -toparlanamıyorum da- işim bitmedi ne yaptı da bu işemeden çekiliyor diyecek vs düşünceleri beynimde tepiniyor. Üstüne eleman sol tarafıma doğru geçti lavaboda hemen benim pisuvarın dibi aq. Velhasılı bu elini yıkıyor saçını düzeltiyor bende tık yok önümde sikim onun önünde pisuvar yanda pisuvar bariyerleri SİK gibi kaldım ahahaha. Sonuç; sonuç ne olacak çeşmeyi kapattı ve dönüp bana baktı  (o.O)

ve...

(devamı yorum gelirse gelen ilk yorumun altında olacak lol)
Ogaybende Blog Yazarı

Arkadaşıma Ondan Hoşlandığımı Söyledim!



Selam;

Ne zamandır Güzin Abla kıvamında (lol) bir yazı yazmıyordum. Bildiğiniz ya da bilmediğiniz üzere tumblr hesabımdan gelen soruları ara ara cevaplıyorum. ahanda bunlar. Yine bu tarz takipçilerimden bir soru almış bulunmaktayım. Sorunun içeriğine bakınca bunu tumblr'dan cevaplamak yerine diğer blogumda konu olarak ele alayım ki daha faydalı olsun dedim. 

(şu zamanda "gençler şu tarihte şu saatte parti var kim kime dum duma aman sabahlar olmasın gelin duvardan duvara" içerikli bir yazı yazsam daha hoşunuza gider daha bir reyting alırdı ya neyyse. Yozlaşan ve yıpranan gay life hızla çürümeye doğru yol alıyor vesselam.

Başlığa bakınca "sanki benim başımdan geçmiş" gibi dursa da değil efenim. Gelelim soruya;



Maalesef biz eşcinsellerin en büyük paradokslarından birisi yakın arkadaşlarımıza aşık olmak oluyor. Genelde okul çağlarımız; eşcinsel duygularımızın ortaya yeni yeni çıktığı, kendimizi keşfettiğimiz, kızdığımız, korktuğumuz, bastırdığımız, utandığımız "lan noluyoruz" dediğimiz zamanlar. Zira bu duyguların hepsini "okuldan bir arkadaşımızdan hem de hemcinsimizden hoşlanarak" yaşıyoruz. Sonrası ise platonik.

Sana gelecek olursak en yakın arkadaşına ondan hoşlandığını söyleyebildiğin için seni tebrik ediyorum. Ayrıca o arkadaşını da tebrik etmek gerekir ki hala dost olarak kalabileceğini söylemiş.

Buradan şöyle bir çıkarım yapmasınlar özellikle heterolar; eşcinsel bir erkek her erkekten HOŞLANMAZ. Eşcinsel bir arkadaşınız var ise o illa size karşı bir şeyler besliyor demek DEĞİLDİR: Hani "bana yaklaşmasın da ne yaparsa yapsın" kafası ile yaşamanıza gerek yok. Zaten beden dilini okuyabiliyorsanız o kişinin sizden hoşlanıp hoşlanmadığını dakkasında anlarsınız. Her eşcinsel arkadaşınız sizden hoşlanıyor diyemeyeceğimiz gibi hoşlanmaz da diyemeyiz. Tamamen aranızdaki elektriğe bağlı bir durum. Sonrasında dost kalırsınız yollarınızı ayırırsınız o sizlerin bileceği iş.

Soruya dönecek olursak; her ne kadar arkadaşın dost kalmak istemiş olsa bile sen içindeki duygularını bastıramayıp onunla bir şeyler yaşamak istediğini bile ima etmişsin. (o.O) 




Şaka bir yana bu sefer araya mesafe koymak zorunda kalmış ve ara ara da görüşmeye devam etmiş. En sonunda da yavuz hırsız ev sahibini bastırır hesabı onu kendinden sen uzaklaştırmışsın ki böyle yapman daha iyi olmuş yoksa her an için acı çekecektin bir nevi platonik aşk gözünün önünde senin yanında ama aslında yanında değil falan.

Böyle bir arkadaşı kaybettiğin için üzülebilirsin ama tekrar görüşürsen içindeki köz tekrar alevlenecektir. Tamamen kopup başka bir sevgili bulduğun zaman sevgilin ile birlikte onu arayabilirsin bence. Merak etme platonik aşklar bile ölüyor zamanla yıllar sonra karşılaşınca tatlı bir tebessüm kalıyor yüzünde eskiye dair kendi içinde :)


Ogaybende Blog Yazarı

Kabus Gecesi!




Selam;

Geçenlerde çıkan bu haberi okumuşsunuzdur. Her fırsatta "Tehlikeye bir adım daha yakınız" diyerek örneklerle bu gibi tehlikeleri açıklamaya çalıştım. Hatta geriye dönük yazılara tekrar bakmak istiyorsanız TIKLAYINIZ.

Önce bir habere bakalım;

----------------------------------------------------

KONYA’ da sosyal medya üzerinden tanışıp arkadaş oldukları tavuk çiftliği sahibi 29 yaşındaki H.A.A.'yı çırılçıplak soyup işkence yaparak parasını, kredi kartlarını ve otomobilini gasp ettiği iddia edilen 4 kişi polisin operasyonu ile yakalandı.

Olay, geçen cuma günü saat 22.00 sıralarında merkez Selçuklu ilçesi Sille Caddesi üzerinde meydana geldi. Mobilyacılık yapan 19 yaşındaki Muammer D., 5 ay önce sosyal medya hesabı facebookta evli 1 çocuk babası olan tavuk çiftliği sahibi H.A.A. ile tanışıp arkadaş oldu. Bu süre içerisinde ikili internet üzerinden ve cep telefonu ile sık sık görüştü. Mummer D., H.A.A.ya mesaj atarak görüşmek istedi. H.A.A. da kendisine ait otomobille buluşma adresine gitti.

ALKOP ALIP, İŞKENCE YAPTILAR

Muammer D. aynı mesleği yaptığı arkadaşları H.A. (19), Z.T. (21) ve M.K. (20) ile birlikte H.A.A. ile buluştu. Birlikte Meram İlçesindeki Akyokuş mevkisine giden grup bir süre alkol aldı. Mummer D., alkol aldıktan sonra arkadaşları ve H.A.A. ile birlikte Sille Barajına gitti. Şüpheliler iddiaya göre burada H.A.A.yı zorla çırılçıplak soydu. H.A.A.’nın cüzdanında bulunan 750 lira parasını ve kredi kartlarını aldı. Daha sonra H.A.A.'yı kemerle dövüp, işkence yapan şüpheliler, bu anları cep telefonu ile videoya çekti. Daha sonra da bu videoyu internette paylaşacaklarını söyleyip tehdit ederek H.A.A.’dan 40 bin lira istedi. H.A.A. ise o kadar parasının olmadığını, kendisine ait tavuk çiftliğine giderlerse senet verebileceğini söyledi.

ELLERİNDEN KAÇTI

Şüpheliler H.A.A.'yı da alarak sahibi olduğu merkez Karatay ilçesinde bulunan tavuk çiftliğine doğru yola çıktı. Tavuk çiftliğine geldiklerinde H.A.A., birden arabadan atlayarak şüphelilerin ellerinden kurtuldu. Şüpheliler de H.A.A.nın otomobilini alarak çiftlikten ayrıldı.

Kaçtıktan sonra yakınlardaki bir eve sığınan H.A.A. yardım istedi. Hastaneye kaldırılan H.A.A. burada tedavi altına alındı.

"DERS VERMEK İSTEDİK"

H.A.A'nın polise yaptığı şikayetin ardından Gasp Büro Amirliği'ne bağlı ekipler kısa sürede şüphelilerden Mummer D.’nin adresini belirledi. Ekipler şüpheliyi merkez Selçuklu ilçesindeki adresinde yakaladı. H.A.A.’ın otomobilini park ettikleri yeri polise gösteren Mummer D., olayı birlikte gerçekleştirdikleri arkadaşlarının da isimlerini verdi. Polis diğer şüpheliler H.A., Z.T. ve M.K.'yı da kısa sürede gözaltına aldı. Parayı harcadıkları belirtilen şüphelilerin polise verdikleri ifadelerinde, ’Bize asılıyordu. Bacağımızı filan elledi. Bizde ona ders vermek istedik’ dedikleri kaydedildi.

Şüphelilerin kendi cep telefonları ile çektikleri işkence videolarını sildikleri, ancak H.A.A.’nın telefonundan çektikleri videoyu silmeyi unuttukları belirlenldi.


Polisteki işlemleri tamamlanan şüpheliler, Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçirildi. Polisin geniş güvenlik önlemi altında otomobilden indirilen şüpheliler 'Çekme. Adam mı öldürdük' şeklinde bağırarak kendisini görüntüleyen basın mensuplarına saldırmak istedi. Polis tarafından güçlükle zaptedilen şüpheliler sağlık kontrolünün ardından 'Yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, kasten yaralama, şantaj' suçlamalarıyla adliyeye sevk edildi. Hastanede tedavisi tamamlanan H.A.A.'nın ise taburcu olduğu belirtildi.

KAYNAK

----------------------------------------------------

"ders vermek istemişmişler"

19 - 20 yaşlarındaki veletlerin 29 - 30 yaşındaki birisi ile ne gibi ortak noktası olur acaba da buluşurlar gece vakti diye sorarlar adama. Olayı "eşcinsel suistimal" zeminine indirirerek "paçayı sıyırmaya" çalışan bu ve bunun gibi yaratıkların en ağır şekilde ve "hafifletici" sebepler olmadan cezalandırılması gerekiyor. Zira planlı, programlı ve organize bir olay var ortada.

Bakın arkadaşlar;

Artık zaman tüketim zamanı maalesef. Kolay ulaşım hızlı tüketim. Gay appslerin rezillikleri ortada.Ve kimin ne mal olduğu kimin gerçek kimin sanal olduğu bile muamma. Böyle bir ortamda kiminle neden buluştuğunuz çok önemli. Bu tarz buluşmalarda nelere dikkat etmeli önceki yazılarımda bolca yazdım ama bu yazı da çok uzun olduğu için şimdi tekrar yazsam arada kaynayıp gidecek ayrı bir başlık altında tekrar yazarım. 

Ogaybende Blog Yazarı

Kerimcan DURMAZ



Selam;

Konu mu bulamadın da Kerimcan hakkında sende yazmaya karar verdin diyenleriniz için evet Kerimcan hakkında olumlu / olumsuz bir çok şey yazıldı, çizildi ve yazılmaya da devam ediyor haklısınız fakat Tumblr hesabıma bir süre önce gelen soruyu buraya aktararak konuya giriş yapalım bakalım ben bu konuda neler düşünüyorum ;) (kime neyse)




Hepimizin de farkında olduğu üzere Kerimcan'a hem hetero aleminden hem de gay aleminden tepkiler geliyor hatta bu tepkiler fiziki olarak saldırmaya kadar gitti. Bu tıpkı "Evlilik programları iyice raydan çıktı birileri buna el atmalı" demeye benziyor zira bakarsan herkes şikayetçi ama programlar reyting rekorları kırıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

Peki Kerimcan'a kızanlar kimler?

- 94 doğumlu ibne 2 kırıttı dünyanın malını götürdü ben askeri ücrete talip diyerek hasetlenenler mi,

- ayol "ablan star bebeğimi" ilk ben söyledim bu lubun patlattı "ne mana" diyip "ben ondan daha iyi kıvırtıyorum ayhhh" diyen zırıllar mı, (bilen bilir e-disco da bunları ilk söyleyen BoncukStar' dı hıh)





 (videoyu izleyin :) )

- ciddi manada homofobik olanlar mı,

- oğlum bunları izliyor bunlardan örnek alacak diye tedirgenleşen ebeveynler mi,

- lan ben de ünlüyüm onun kadar kazanamıyorum diyen kıskançlar mı,

- eşcinselliği tek tipleştiriyor diyenler mi,

yukarıda saydıklarımın alayı bu ve buna benzer sebeplerle Kerimcan'a kızıyor, hasetleniyor, çekemiyor vs. Oysa fırsat verilse onu bile geçip götüyle dağı devireceklerinin farkında bile değiller. (yerseniz)

"Eşcinselliği tek tipleştiriyor" noktasında bir virgül açmakta fayda var.

Kerimcan doğaldır ya da yapmacıktır orasını tam kestiremem ama feminenliği abartı düzeylerde yaşadığı kesin. Heleki bunun ekmeğini de yiyor olunca daha fazla sivriliyor. Peki eşcinselliği tek tipleştiren sadece Kerimcan mı? Elbette değil başta homofobikler olmak üzere Televizyon Dünyası eşcinselliği;

eşcinsellik = fatih ürek = feminen gay = kadın olmak, kadınlığa özenmek, kadın gibi hareket etmek = Kerimcan = zırıl = çıt kırıldım = kaypak = güvenilmez

olarak lanse etmiyor mu? Filmlerde, dizilerde hep böyle yansıtılmıyor mu? bir çok heteroyu geçtim gizli (!) eşcinsellerin ve homofobik eşcinsellerin akıllarının bir noktasında "kadın gibi olmak" korkusu yatmıyor mu? Velhasılı eşcinsel bir erkek olmak bilinç altında hep böyle adlandırılmıyor mu? 

Bunun ana sebeplerinden birisi ataerkil toplum ve bu toplumun yönlendirmeleri değil mi? Televizyon ve şov dünyası da bu toplumun bir yansımasından başla bir şey değil sonuçta.



Bu algıya çomak sokan "Kılıç Günü" adlı dizinin başına gelenleri hepimiz biliyoruz. Normal(!) görüntülü 2 erkeğin yatak sahnesi anormal gelmişti ve dizi apar topar yayından kaldırılmıştı. Çünkü taş gibi 2 erkek vardı ekranda, olamazdı, bu algılara tersti. RTÜK ne diyecek tüü reziller diyerek kumandasına basan evin direği erkek Fatma Gülün Suçu Ne dizisindeki tecavüz sahnesi ile hayallere dalacak ve iç geçirecekti.

Yine bu algıya çomak sokan bir film. Hatta tüm Kabadayı geçinen racon kesen ağır abi takılan kafalara ve beyinlere tokat gibi gelecek olan filmden bir sahne, Rasim Öztekin'in Kabadayı filmindeki sürmelinin sözleri;






"Bendeki göt hiç birinizde yok" diyerek raconun alasını kesecek, canı pahasına da olsa adam satmayacak, babacan ve bir o kadar da yardım sever bir karakter çizecekti ekranlarda.

evet Kerimcan homofobiklere ve eşcinsel algısına negatif yönde su taşıyor olabilir fakat bu onun suçu değil. Ve bu algının ekmeğini de çatır çatır yiyor...

Dip Not: Kemal Doğulu ile olan fotodaki detaya dikkat ! (detayı fark edenler neyi fark ettiler ve ben neyi düşünürek dikkat çektim yoruma yazabilirler :) (sonradan yazıcam ne olduğunu)
Ogaybende Blog Yazarı

Ne izledim: Leonera (2008)



imdb puanı:7.1 
benim puanım:6
filmin yauşuklusu: yok

Selam;

Türkçe ismi "Aslan İni" olarak çevrilen 2008 Arjantin yapımı bu film tam manası ile LGBT içerikli bir film değil. Biliyorsunuz burada LGBT temalı filmleri paylaşıyorum.Fakat;

Film'de Aşk yaşayan 2 erkek ve 2 kadın var bu da dikkatleri üzerine çekiyor ;)

Film, kimin işlediği belli olmayan bir cinayet ile başlıyor ve sonuna kadar da "acaba kim suçlu" diye sorguluyorsunuz. Öte taraftan filmi lgbt içerikli bir film olarak ele alamadığımız gibi cinayet filmi olarakta ele alamıyoruz :) İzlerken O "an'a" odaklanıyorsunuz ve yargılamalarınız O an'lık oluyor. 

Cezaevi koşulları, cezaevinde doğup büyüymek zorunda kalan çocukları, anne psikolojisini vs izliyorsunuz hem de tüm çıplaklığı ile zira filmin başrol oyunucusu da dahil bir çoğunu saf çıplaklığı ile görüyorsunuz. (makyaj yok en doğalı ve en itici yanıyla)

Aşk yaşayan 2 erkek var dedik ya bunun birisi baştan ölüyor zaten. savcı 2 erkek 1 kadının bulunduğu yerde işlenen bu cinayeti sorgularken avukatın savunması dikkat çekici;

"Cinayeti işlediği varsayılan kadının sevgilisi ile eve getirdiği diğer erkeği aynı yatakta görmesi sonucu "kadınlık" duyguları ile oynanması"

Bu savunmanın haklı / haksız kısmını size bırakıyorum izleyici / okuyucu.

Gelelim başta söylediğimiz aşk yaşayan 2 kadın olayına,

Burada da devreye cezaevi koşulları giriyor. Bundan da şöyle bir soru ve sonuç çıkarmak istiyorum;

Soru: Ne kadar karşı çıkılırsa çıkılsın belli bir süre sonra ortamın ve kıstılılığın getirmiş olduğu duygular ve baskılar sonucu kişi hemcinsine duygusal yada cinsel yaklaşabilir mi?

Sonuç; filmde de görüldüğü üzere yaklaşabilir mış!

ya sizce,

iyi seyirler...

Ogaybende Blog Yazarı