Bu site yetişkinlere yönelik bilgiler içermektedir. 18 yaşından küçükler için uygun değildir.

Bir Annenin Açık Mektubu



Geçenlerde Ayşe ARMAN' ın yazısını aktarırken bu kısmı farklı bir başlık altında yazmayı düşündüm. Buyrun;

Ben bir anneyim.
Biri 17, diğeri 13 yaşında iki oğlum var:
Kral ve Prens.

Kral, derslerinde, okul hayatında, sosyal etkinliklerde bir numara olan, başarılı, popüler, karizmatik, kişiliğiyle de saygılı olan bir çocuk. Özgüvenini kazanmış, “Bu taht benim”diyebilen bir Kral.

Prens ise, Kral'ın tam tersi.
Aynı imalathane, aynı annenin yetiştirdiği çocuklar ama tamamen farklılar.
Prens, içine kapanık, hırçın, kaprisli, hiçbir sosyal etkinliğe katılmak istemeyen, “Ya başaramazsam, başarısız olursam?” korkusuyla, kendine güvenini kazanamamış, huysuz ama tatlı bir çocuk. Şimdi Prens'e özgüvenini kazandırmak için savaşıyorum.

                                                                       *

Kral'ın, benim de bir yıl kadar önce öğrendiğim büyük bir sorunu var.
Her annenin çocuğunun küçük bir sorunu dahi olsa, anneye büyük bir sorunmuş gibi gelir. Fakat benim ve oğlumun sorunu gerçekten büyük.
Öğrendiğim gün kabullendim ama savaşmak istiyorum.
Savaşmamın sebebi ise ileriki hayatında kralımın mutsuz olmaması, acı çekmemesi.
Çünkü onun mutsuz olup, acı çekmesi bana daha çok acı veriyor.
O benim her şeyim.
Etim, tenim, damarım, kanım, canımdan bir parça.
Kral'ımın gözünden akan bir damla yaş için dünyayı yıkarım.

                      *

Şimdi gelelim bu büyük soruna ve nasıl öğrendiğime...

Kral'ım bir gün dışardan eve geldi, kendini kanepeye atıp, yüzünü ve gözlerini saklayarak içini çeke çeke ağlamaya başladı.
Çok şaşırdım çünkü hayat dolu bir çocuktu.
Oğlumu bu kadar üzen neydi?
Kim olabilirdi?
Oğlumla konuşmaya başladım; “Ne oldu oğlum? Sorunun ne? Okulda mı yoksa özel hayatında mı problem var? Neden bu kadar üzgünsün? Kim ağlattı seni?” diye onun saçını okşayarak sorular sorup durumunu öğrenmeye çalışıyordum.

Oğlumsa bana, “İmkansız anne, imkansız!" diyerek cevap verdi. Ben de ona “Nedir imkansız olan? Bir kız mı girdi hayatına? Kimmiş bakalım bu kız, benim oğlumu kendine aşık edip ağlatacak kadar..." diyerek onu anlamaya, sorununu bulup çözmeye çalıştım.

“İmkansızlıkları insanlar kendileri yaratır," diyerek yarasına merhem olmaya, gözyaşlarını dindirmeye uğraşsam da, pek başarılı olamadım.
Çünkü oğlum, dönüp dolaşıp yine “İmkansız!” diyordu.

                       *

Kral'ımın uzun süren telefon konuşmaları, mesajlaşmaları devam ederken bir gün bilerek telefonu benim odama bırakmış, mesajlarını da silmemiş.
Tabii ben de onun izni olmadan mesajlarını okudum.
Çok üzüldüm.
Üzülmemin sebebi ise arkadaşından gelen mesajların acı dolu olmasıydı.

“Kendimi öldüreceğim, sensiz yaşayamam, kaçıp yanına geleceğim, ailem öğrenirse beni yaşatmaz, seni çok seviyorum" gibi çok acı, ölüm kokan, korku dolu kelimelerdi.
Sabah uyanınca oğluma, "Seninle konuşabilir miyiz çok önemli. İstemeyerek de olsa, mesajlarını okudum. Ama şundan eminim ki, senin mesajlarını okumamı istediğin için özellikle telefonu odama bıraktın...”

Oğlum da, tahmin ettiğim gibi öğrenmemi, okumamı istediği için telefonu odama bıraktığını itiraf etti. Sonra oğlumla konuşmaya başladık uzun uzun.

Oğluma, arkadaşının yazdığı mesajların çok kötü, üzücü olduğunu, yaşlarının çok küçük olduğunu, daha okuyacaklarını, önlerinde güzel bir geleceğin onları beklediğini, beklemeyi, sabretmeyi öğrenmeleri gerektiğini anlattım.

Oğlum beni dinledikten sonra, “Anne, ne kadar tanıyorsun? Benim içimdekileri biliyor musun? Oğlun ne acılar çekiyor, bunalımlara giriyor, bunları fark ettin mi? Gerçekler farklı, beni hiç tanımıyorsun. Gerçeği öğrenirsen kaldıramazsın, şoka girersin, bunalım geçirirsin. Boşver anne, boşver” diyerek beni şaşırttı.

*

Oğlumu nasıl tanıyamazdım bu yaşa kadar?
Onu ben getirdim bu dünyaya, ben büyüttüm.

Benim bilmediğim, fark etmediğim neydi?
Oğluma, “Benim bu zamana kadar kaldıramadığım hiçbir şey olmadı. Her şeyi, tüm yükü tek başıma kaldırdım. Ben kuvvetli bir anneyim. Senin sorunun ne olursa olsun kaldırabilirim ve şunu asla unutma, ben senin her zaman yanındayım, seni asla bırakmam. Şoka girmeyeceğim. Sorununu anlat, bilmek istiyorum” diyerek ısrar ettim.
“Anne, telefonda konuştuğum, mesajlaştığım, senin mesajlarını okuduğun arkadaşımın ismi Can” dedi.

Ben de, “Kıza erkek ismimi koymuşlar, olabilir; bazen de erkeğe kız ismi koyuyorlar, bunda bir sorun yok” diye cevap verdim.
Ama oğlum ısrarla “Anne, adı Can” diye tekrarladı, tekrarladı.
Bir an durdum, düşündüm.
“Oğlum, bu sevdiğin arkadaşın erkek mi?” diye sordum.
Oğlum da, “Evet anne” dedi.

Oğlumun evet demesiyle ne yalan söyleyeyim, şoka girdim, yıkıldım, gözlerim boşluğa baktı kaldı. Ama hemen toparlanmam gerekiyordu, çünkü karşımda benim canımdan, kanımdan doğurduğum yeşil gözlü bir kral, bir çocuk bana bakıyordu, tepkimi ölçüyordu.

Oğlum bana, “Bak gördün mü anne, sana demiştim kaldıramazsın, şoka girersin, bu yük farklı bir yük. Üzüleceğini bildiğim için bu zamana kadar kendimi gizledim. Ama artık çok fazla geliyor; onun için sana açılmak istedim. Zaten bu yüzden telefonu senin odana bıraktım” dedi ve ekledi: “Bu bir hastalık değil, hiçbir tedavisi yok. Tıp da zaten hastalık olarak kabul etmiyor...”

*

Benim oğlum bir gay, bir eşcinsel...
Bu zamana kadar eşcinsel kelimesini duymuştum.
Ama gay kelimesini duymamıştım.
Oğlumdan öğrendim.
Gay, lezbiyen; bu tür insanlar kendi hemcinslerine ilgi duyan kişiler.
Ve aramızda fark etmesek de bu tür insanlar çok var. Topluma aykırı olduğu için kendilerini gizlemek zorunda kalıyorlar. Ben bu sorunun içinde olduğum için bütün bu çocuklarımızı daha yakından tanıma fırsatı buldum.
Kendimi şanslı mı yoksa şanssız mı görüyorum bilemiyorum.

Tek bildiğim bir şey var, bana Allah'ım böyle bir evlat verdiği için şükretmek zorundayım.

Peki burada suçlu olan kim?

Bu tür çocukları doğuran anneler mi yoksa doğan çocuklar mı?

Kim suçlu bu durumda?

Eğer Allah'a, Yaradan'a inanıyorsak, Allah'ın bize verdiği, sunduğu nimetleri göz ardı etmeyerek görebiliyorsak, işte o zaman bu tür çocukları da bize Allah verdi.
Allah'ın verdiği her şeye razıysak, şükür ediyorsak, bize böyle evlatlar verdiği için şükretmemiz gerektiğini bilmemiz lazım.

Suçlu kimse yok.
Eğer suçlu arıyorsak, suçlu bizleriz.
Toplum olarak bu çocuklarımızı dışlayarak ittiğimiz için.


(bu tarz duygularınızı, yaşanmış hikayelerinizi, ikilemlerinizi ve düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz mail adresim: ogaybende@gmail.com)
O Gay; Ben de... Blog Yazarı

19 yorum:

  1. bunu söylediği takdirde bambaşka şekillerde ve çok daha negatif tavırlarla karşılanabilecek milyonlarca insan varken ne ki bu şimdiii:)) sana demiyorum sakın ogay'ciğim, bunu bu kadar tuhaf bi şekilde dramatize etmiş bu ilginç aileye sözlerim... bunlar böyleyse biz bitmişiz(en azından ben bitmişim) ayy bi de sevgilisi varmış yha o yaşta çocuğun(ossun tabi bi şey demiyorum yahuu!)

    YanıtlaSil
  2. dramatizasyonun ayarı mı kaçmış sanki?

    YanıtlaSil
  3. @ev oğlanı; hayatımız çok renkli görünse de hep bir dram yok mu ortada?

    @O Gay Ben de; Bu tür hikayelerde hep kendi annemi düşünüyorum. Asla kabul etmeyeceğini biliyorum. Üzülüyorum.

    YanıtlaSil
  4. Evet @Kaldırımın da dediği gibi zaten hepimizin yaşamında "eşcinselliğimizle" ilgili nice dramatik olaylar yaşanmakta

    Aslında dikkat edilmesi gereken nokta çocuğun cep telefonunu annesinin okuması için ortalığa bırakmış olması annenin verdiği tepki vs

    homofobik olmadığı halde hatta ve hatta iyi anlaştığı eşcinsel arkadaşı olduğu halde kendi ailesinden birisinin eşcinsel olduğunu öğrenince 180 derece dönen bir annenin hikayesi de gelecektir yakındır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. benim ablam öyle. tam bir faghag'di, en iyi arkadaşlarından biri gaydi.. ta ki ben ona açılana kadar.

      Sil
  5. meğerse ne dolu insan varmış, herkesin güzin ablası olmuş şu ayşe arman abla yahu.ben de mi açılsam:) ya bi de genelde aslında hikaye değişmiyor sadece karakterler farklı kendimde yaşadığım için olsa gerek nedense bu tür şeyleri duyunca sol yanımda bi sızı başlıyor:(

    YanıtlaSil
  6. bana açılabilirsin @kaytan bıyık :D

    YanıtlaSil
  7. Bir gün gelip ben de anneme dürüst olsam, acaba sonuç ne olur? Anneciğim beni o kadar seviyor ki, eminim ilk başta alışamasa da kabullenecektir. Sevgisi hiç eksilmeyecektir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ama senin için daha fazla endişelenecektir ya da aklı sürekli sende olacaktır falan filan. Bir sürü şey var. Anneye göre değişir gerçi ama ciddi bir karar bu.

      Sil
  8. tabii ki ataerkil toplum yapısı vb. bir çok etken dolayısıyla bir eşcinselin yaşamı oldukça zor ama tek zorluk bu değil, tek zorluk yaşayan bizler de değiliz. o bakımdan annenin ağzından anlatımda dramatizasyon abartılmış geldi bana. belki de annelik içgüdüsünden kaynaklı bir abartma, bilemem. :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Annelik içgüdüsü bence. Biz artık alıştık, arkadaşlarımız falan da alıştı ama anneler bir başka, bambaşka.

      Sil
  9. güzin 'ogaybende' abla...

    YanıtlaSil
  10. devam o gayım. böyle yazıları paylaşman çok güzel.

    YanıtlaSil
  11. umarım birgün sadece annelerimiz değil tüm toplumumuz kabul eder bizi teşekkürler ogay

    YanıtlaSil
  12. Gif'teki Chris Colfer <3

    YanıtlaSil
  13. mektup çok saçma.. anne hala kabullenememiş belli.. bu arada fotoğraftaki çocukta çok tatlıymış :p

    YanıtlaSil
  14. kral gay çıktı rıza baba :^)

    YanıtlaSil

Yaz yaz için de kalmasın