Bu site yetişkinlere yönelik bilgiler içermektedir. 18 yaşından küçükler için uygun değildir.

Ben Eşcinselim Anne




"Merhaba anne... 

Dünyaya geldiğimde ne kadar sevinmiştiniz kimbilir, size MERHABA diyemesem de... Babam da çok sevinmiş, kurban kesmiş oğlu oldu diye, sen söylemiştin bunu bana, babam sevmez ya duygusal görünmeyi, o yüzden söylememiştir, yine de bir kez ondan da dinlemek isterdim... Kendimi şanslı hissettim hep, sizin gibi ailem olduğu için, SEN, BABAM ve ABLAM... İnsanın ailesini seçme olasılığı yok, şanslıyım sanırım... Kötü günlerimiz de olmadı değil, olmalıydı da iyi günlerin kıymetini anlamak adına. Baktığım da geriye, mutluydum sizinle... Belki fark-etmişsinizdir eski Mert olmadığımı, artık o çılgın, deli-dolu, hayatı umursamayan Mert yok, o gitti, belki bunu ergenlik dönemime bağlayabilirsiniz. Her gençte olurmuş ya... 

Bilmiyorum anne, ne diyeceğimi, biliyorum da aslında bulamıyorum nasıl söyleyeceğimi, belkide söylememeliyim... Çok savaş verdim anne, kendimle... Pazar günleri mutlu kahvaltılarımızda, balkon sefalarımızda, bir filme kilitlendiğimizde... Her zaman, her yerde savaşıyordum ben, bilmiyordunuz. O kadar kolay değil dile getirmek, onca iç savaşların kolay olmadığı gibi, inan bana susmak da kolay değil... Bakışlarınızı kaçıracaksınız belki benden, sarılmak bile gelmeyecek içinizden, iğreneceksiniz, belki aynı evde yaşamak istemeyeceksiniz benimle... Boynunuzu eğdirecek her zaman gurur duyduğunuz, övündüğünüz oğlunuz... Ben bir EŞCİNSELİM anne... 



Anneeee n'olursun öyle anlamsız bakma yüzüme, ağlamaya başlama yine, beni dinle... Daha çok küçükken farkına vardım aslında, o zamanlar ne demek olduğunu bile bilmiyordum hiçbir şeyin,  oyunlardan ibaretti hayat benim için. İlkokulda sıra arkadaşımdan hoşlanmak bana da garip gelmişti biraz aslında ama çok da ayırt edemiyordum hislerimi. 

Hayır annee saçmalama, o yaşta ne yaşayabilir ki insan, yaşamın ne olduğunu bile idrak edemezken... O zamanlarda futbolu sevmezdim, belki de beceremediğimden. Oturmalara gittiğimizde ailece, senin yanında olmayı yeğlerdim, en çok da seni severdim... Belki de budur sebebi ilk sana söylemek isteyişimin... Ben büyüdükçe büyüdü içimdeki duygular, korktum büyümekten de, hep çocuk kalmak isteyişimin sebebi bayram harçlığı almaktan ziyade buydu belki de. Neden diye çok sordum kendime, neden ben böyle hissediyorum diye... Küçük ve masumane temaslar da yaşadım arada sırada. Aşk değildi belki ama cinsellik de değildi... Kimsenin iğrenç tacizlerine maruz kalmadım, böyle bir şey geçmesin aklından. Çünkü çok kızıyorum bu durumu aptalca sebeplere bağlayan insanlara... Çok düşündüm... Gecelerce... Ağladığım da çokça... Odama geldiğinde gördüğün zamanlar da olmuştu ağlarken, sormuştun ya sebebini, işte biliyorsun artık... Neden ben anne? Ben bulamadım sebebini, neden ben??? 



Bir Zeki Müren var sanırdım, bir Bülent Ersoy, bir de ben... Zaten ne kadar büyük bir dünyam vardı ki? Hayır anneee... Tabi ki onlar gibi değilim, ben o zaman öyle sanmıştım diyorum sadece... Şimdi mi? Şimdi mutlu olmaya çalışıyorum anne... Nasıl mı? Onu ben de keşfedemedim henüz... Artık kabul ediyorum kendimi, ben eşcinselim... Senin beni kabul etmeni bekleyemem, benim bile kendimi kabullenişim yıllarımı almışken. Ama beni yargılama anneciğim ne olursun, yada yargıla ama öyle bakma, ağlama... Kıyamam sana... Sevdim anne... Çok sevdim... Söyleyemedim... Hep içimde yaşadım aşklarımı, hep korkarak, çekinerek, sanki her an biri anlayacakmış gibi paranoyak yaşadım. Kendimden korktum, hislerimden ve herkesten... Sevip de söyleyememek ne tür bir şeydir belki bilmezsin anne, ben biliyorum çok kötü bir şey. Söylesem daha da kötü... 



Sonra benim gibi olanları duydum, görmek istedim. Gördüm anne... Benim gibi değillerdi... Gittiğim yerde bulamadım kendim gibi birilerini, ama olduğuna inandım en azından... Aşık oldum anne, bu sefer belli ettim de, ama o benim gibi sevmemiş beni masumane, SEV-iştik anne... Kökünde sev-mek fiili vardı diye seviştim... Baktım ki sevgili değiliz, beni sevgili olarak görmedi, göremedi anne. Kadınlar sevilirmiş sadece, erkekler severmiş. Ben de sevmiştim oysa... O zaman anladım ki sevmeler de başka başka... Benim gibi seven birini bulmak istedim... Hep aradım anne... Mutlu olmak istedim ben de... Hep gizlenerek, hep korkarak, hep kaçarak yaşadım. Nasıl imrendim elele gezen sevgililere, belki benim gibi sevemezlerdi ama benden daha mutlu görünüyorlardı. Ben hiçbir zaman sevgilimle elele gezemeyecektim onlar gibi. Ve pazar kahvaltıları, ve balkon sefaları... Ve bana doğumuyla MERHABA diyen, uğruna kurban keseceğim bir evladım olmayacak hiçbir zaman. Evet, olabilir, pes ederim belki ben de birgün aşk arayışında, bir kurban seçerim kendime, evlenirim. Baba olurum, eğer istersem olur, ama ben olamam o zaman... Bekleyeceğim anne, arayacağım, elbet birgün beni gerçekten çok seven bir erkek bulacağım... Neler çıkıyor insanın karşısına bir bilsen... Doğru insanı bulabilmek adına yanlış insanlarla oturup çay içiyorum bazen, hep aynı sorulara cevap veriyorum... Ve hep aynı insanlar yudumluyor karşımda çayını, kalkıp gidiyorum. Üzülüyorum, umudum kırılıyor, ama bekliyorum... Bazen tamamdır işte budur diyorum, yüreğim kıpr kıpır oluyor, bir adım atıyorum, o da bir adım atıyor, bedenlerimiz buluşunca, bir daha aramıyor... O kadar çok pislik var ki anne, duygularımla oynanıyor, onlardan tiksiniyorum anne, kendimden de... Belki de artık sen de benden tiksiniyorsundur... Yaşamak istiyorum anne, mutlu yaşamak, özgür olmak herkes gibi... El ele tutuşup gezmesem de olur, kimse görmeden de tutabilirim elini, yoksun hissetmem kendimi... Bir de diğerleri çok üzüyor beni... Eşcinselliğin ne demek olduğunu bilmiyorlar, benim neler hissettiğimi, içimde ne savaşlar yaşadığımı zamanında. 

Ne zaman seçtin diye soruyorlar... 
Neyi diyorum, eşcinselliği mi? 
Bu bir seçim midir sence anne? 
Neden seçtim ki o zaman? 
Ne zaman seçtim? 

Ben hatırlamıyorum şıkları. Bizlere hakaret ediyorlar, bizleri kullanıyorlar, bizleri dışlıyorlar, bizlerle alay ediyorlar, bizleri öldürenler de var... Bu bir seçimse eğer, ben niye bu hayatı seçeyim ki anne? Benim ne zorum var mutlulukla? Ağlama n'olursun anne, ben ağlarım... Sen bana bakma... Bizler iki çeşitiz, ağlatanlar ve ağlayanlar... Ben ağlayan olmayı seçtim anne, aşkı aramayı seçtim... Hiç mi bulamadın be oğlum dersen bana, bulduysam da kaybettim... Ama yılmadım birgün ben de aşkı bulacağım anne... 

Ben Aşkı Arayan Ama Bulamayan Gay'im anne..."

--

demiş "alıntıladığım" mektuptaki arkadaş. Mektubun sahibi kimdir ilk nereden servis edilmiştir bilemiyorum, belki bir çoğumuz da netten gördük ve okuduk. Kimine göre acitasyonu çok, kimine göre ise eksikte gelebilir lakin şu bir gerçek ki, yazdıklarının bir çoğu bizi anlatıyor ve çoğu ayrıntının altına çekinmeden imzamızı atabiliriz diye düşünüyorum. Bu mektubun kaynağını araştırırken nette diğer platformlarda da paylaşıldığını gördüm. Bu paylaşıma karşı nasıl yorumlar geldiğini merak edenler için;

Link 1
Link 2
Link 3

Tahmin edeceğiniz üzere çoğu zırvalamış, çoğu hak vermiş kimi saygı duyarım demiş kimi "yanıma bile sokmam ağa" demiş ki adamın beyni kafadan grindr demek ki pat biliyor kimin eşcinsel olup olmadığını lol :D 

kimisi günah demiş sonrada "olm ben bu hafta sonu kerhaneye gidicem len yeni birisi gelmiş öyle diyolaaa oradan da alırız biralarımızı ohh misss hee olm sen geçen sevgili ayağına takılıyorum lan yatağa bi atayım işim olmaz bi daha diyodun ne oldu hacı senin iş" demiş ki tırnak içindekilerini ben yazdım ironiye geel :D (beyni idrak ederse tabiisi)

vs. vs. dayanamayıp içlerinden alıntıda yapayım da tam olsun :D

--


Önüne gelen kızı kandırıp yatağa atan, insanların duygularını sömürüp tek derdi sex olan; ama iş lafa gelince mangalda kömür bırakmayan -delikanlı geçinen- bir erkeğin yerine bir eş cinselin arkadaşlığını yeğlerim. Onların cinsel tercihleri belki birçok erkeğin ya da kızın miğdelerini bulandırabilir. Ya da bir erkeğin yaradılışındaki doğal haşinliği ve gücü dışarıya yansıtamamaları,bünyelerinde bulunduramamaları, daha nazik ve kadınvari yumuşak tavırlar sergilemeleri diğer erkekler açısından hoş karşılanmayabilir. (belli kalıplarda dar düşünce)

Ben böyle bir insanla o kadar da dostluk kuramam mesela. Yani bir içki masasına oturmuşsun elinde rakı 

' Ulan bu kız milletini anlamak ne zor şey! '' diye dertleşirken karşıdaki insanın 
'' Ay canım neden öyle düşünüyosun yhaa,üzme kendini o kadar .'' deyip dizlerini çaprazlayıp yanına otursa '' Hayırdır gardaş der insan ister istemez. (lool)

Erkeğin metabolizmasında haşinlik vardır, erkek kuvvetli olandır,sert olandır,güçlü olandır. O yüzden söz konusu cinse sahip olan kişilerin yadırganmaları onların canını sıkmamalıdır. Gerçi onlar bu yadırgamayı anlayışla karşılayacak kadar da düşünceli insanlardır. Çok ince düşünürler,kibardırlar; güzel yemek yaparlar
Var benim sınıfımda birkaç kişi öyle... Az çok tanıyorum kişiliklerini ;hatta melek gibidirler. İçlerinden bana da sarkan oldu; ama pek yüz vermedim (zaten tüm eşcinseller erkek olsun soluk alsın yeter kafasındadırlar ve hep sarkarlar sana da ondan sarkmışlardır kesin -yersen- ya da arkadaş erkekler bile bana dayanamıyor kızlar aldınız mı mesajı kafasında lol)

Ben de bunu sevmiyorum işte, o kadar duygusallar ki, azcık hallerinden anlasan biraz nazik davransan şıp diye aşık oluyorlar.Belki de toplum geneli tarafından bu tarzda ilgiye pek alışkan olmadıklarından kaynaklanıyor bu.

Hakikaten de onların da sapıtığı var,ilişkisini yalnızca duygusal boyutta yaşanı var... Onları,yine onların arasındaki herhangi bir kötü karakterle genelleyip eşleştirmek yanlış olur. Bilmiyorum benim tanıdıklarım temiz yürekli insanlardı. Azcık başın sıkışsın hemen yardıma koşarlar,paraya pula tamah etmezler falan..
Neyse çok uzattım asıl söylemek istediğime geleyim
Erkekliğin,delikanlılığın temel ölçütü kızlara ilgi duyacak metabolizmaya sahip olmak değildir. Zeki Müren' e işi gereği giymiş olduğu parlak sahne kıyafetleri neticesinde t,p dediler,gay dediler,şu dediler bu dediler...
Zeki Müren,nişanlısı öldükten sonra hiçbir kadınla birlikte olmayacağına yemin etmiştir. Bu kadar sevdasına sadık bir insan. Erkeğim diye geçinen kaç delikanlı böyle bir erdemli tavrı ve kararlılığı sergileyebilir. İşte bana göre de asıl delikanlılık ve erkeklik budur.
Ha şunu da ekleyeyim: Kuşum Aydın,Fati Ürek ve Ajdar'ı bu söylediğimin dışarısında bırakıyorum (demiş şurada)

...
Ogaybende Blog Yazarı

9 yorum:

  1. Yazi gayet duygulu
    ama forumlarin cogunda da oldugu gibi paylasilan forumlardaki "farkli olani dislayalim, popim artik, dalga geceyim ki beni onlar'dan sanmasinlar"a yem olmus.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bunun aynısını sokak röportajlarından süpermen çocukta da görmüştük hatırlarsan :D

      Sil
  2. bir mektup ama mektupla çelişen homoerotik sahneler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. nasıl çelişiyor yahu yazıyı iyi okudu isen! eklediğim resimlerle de bağlantılı olduğunu görürsün ;)

      Sil
  3. ben de bazen aklımdan geçiriyorum; mesai arkadaşıma "ipneyim ben hacııı!" desem ne der diye? eskisi gibi oynaşmaz benle sanırım :)

    YanıtlaSil
  4. hoş.. lise son halimi hatırlattı :(

    YanıtlaSil
  5. mektup çok acıklıydı öldüm ağlamaktan.. keşke kimin yazdığını bilsekte yardım edebilsek diye düşündürüyor insanaa.. çok samimi ve çaresizce yazılmış ... okurken ağlamamak mümkün değil

    YanıtlaSil

Yaz yaz için de kalmasın