Bu site yetişkinlere yönelik bilgiler içermektedir. 18 yaşından küçükler için uygun değildir.

Geri Çektim



Selam;

Blogumda yayınladığım bir yazımı ilk defa geri çekmiş oldum, etiketinde "sadece benden" yazıyordu bildiğiniz üzere bana ait pek bir şey paylaşmıyorum, paylaştığımında ömrü kısa oldu :) o an için deşarj olmam gerekiyordu ve oldum zaten blog bunun için yok mu ;) (bundan sonra daha çok ben okuyacaksınız umarım)

Kendim mutsuz olduğum zaman bunu genelleyip milleti de mutsuz edecek sözler sarfetmemem gerekiyordu biraz bencilce oldu kusura bakmayın. Hoş söz konusu meselede de biraz çocukça davrandım sanırım her neyse yorumlarınız ile bana destek olduğunuz için ayrıca teşekkürler.  zira bir birimizi tanımasak bile sadece yazılarla ve yorumlarla kurduğumuz bu bağlar bizi bir birimize öyle bir bağlıyor ki en ufak şeyde insan buraya koşmak istiyor bunun sebebi ise bir birbirimize karşı hep samimi olmamız, ayrıca biz eşcinsellerin dostum dedikleri kişileri gerçekten dostlarımıdır tartışılır zira dostun dostundur ama özünde değildir zira senin eşcinsel olduğunu bilmemektedir. :// o zaman koşacağın ilk kucak yine senin gibi olanlar oluyor sanal da olsa, iyi ki varsınız.

herkesten ve verdiğim her türlü rahatsızlıktan özür dilerim...

show must go on...
Ogaybende Blog Yazarı

Tüm Bunlara Hazır mısın ki...?




Tam göğsünüzün ortasında bir yeriniz acıyacak...

Evinizin sizi içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz...

Sokağa fırlayacaksınız...

Sokaklar da dar gelecek...

Tıpkı vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi...

Ne denizin mavisi açacak içinizi, ne pırıl pırıl gökyüzü...

Kendinizi taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksiniz...

Birileri size bir şeyler anlatacak durmadan...

‘‘Önemli olan sağlık.''
‘‘Yaşamak güzel.''
‘‘Boşver, her şey unutulur.''

Siz hiçbirini duymayacaksınız...

Gözyaşlarınızdan etrafı göremez hale geleceksiniz.

O'ndan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksiniz...



Hep ondan bahsetmek isteyeceksiniz...

‘‘Ölüme çare bulundu'' ya da ‘‘Yarın kıyamet kopacakmış'' deseler başınızı kaldırıp ‘‘Ne dedin?'' diye sormayacaksınız...

Yalnız kalmak isteyeceksiniz...

Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...

İkisi de yetmeyecek.

Geçmişi düşüneceksiniz... Neredeyse dakika dakika... Ama kötüleri atlayarak...

Onunla geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz... Gittiğiniz yerlere gitmek...

Bu size hiç iyi gelmeyecek... Ama bile bile yapacaksınız.

Biri size içinizdeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksınız... Aslında kurtulmak istediğiniz halde, o acıyı yaşamak için direneceksiniz.

Hayatınızın geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksiniz...

Aksini iddia edenlerden nefret edeceksiniz...

Herkesi ona benzetip...

Kimseyi onun yerine koyamayacaksınız...

Hiçbir şey oyalamayacak sizi...

İlaçlara sığınacaksınız... Birkaç saat kafanızı bulandıran ama asla onu unutturmayan... 
Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren...

Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek... Boğazınız düğümlenecek, dinleyemeyeceksiniz...



Uyumak zor, uyanmak kolay olacak...

Sabahı iple çekeceksiniz... Bazen de ‘‘Hiç güneş doğmasa'' diyeceksiniz.

Ne geceler rahatlatacak sizi ne gündüzler...

Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksiniz...

Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önünüze çıkana sarılmak isteyeceksiniz... Nafile... Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...

Rüyalar göreceksiniz, gerçek olmasını istediğiniz... Her sıçrayarak uyandığınızda onun adını söylediğinizi fark edeceksiniz...

Telefonun çalmasını bekleyeceksiniz... Aramayacağını bile bile... Her çaldığında yüreğiniz ağzınıza gelecek... Ağlamaklı konuşacaksınız arayanlarla...

Yüreğiniz burkulacak...

Canınız yanacak...

Bir daha sevmemeye yemin edeceksiniz.

Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinizden...

Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksınız... Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğiniz için kendinizden nefret edeceksiniz...

Yaşadığınız şehri terk etmek isteyeceksiniz... Onunla hiçbir anınızın olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...

Ama bir umut... Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu... Bu umut sizi gitmekten alıkoyacak...

Gel gitler içinde yaşayacaksınız...

Buna yaşamak denirse...

*

Razı mısınız bütün bunlara?

Hazır mısınız sonunda ölüp ölüp dirilmeye?

O halde áşık olabilirsiniz.

Pakize SUDA (Kaynak)



demiş Pakize SUDA güzel de söylemiş ama bazı şeyler değiştirilemiyor işte ya da bir seçim olmuyor tıpkı eşcinselliğimiz gibi. O yüzden aşık olmayacağım ben demeyin olursunuz ve haberiniz bile olmaz :D Ne demişler ki her zaman derim;

Kalbin aklına, aklın aklı! ermezmiş ;)

Kopan bir fırtınayı engelleyemediğiniz gibi kalbinizde kopan fırtınaları da engelleyemezsiniz. 

Geçmiş olsun ;)




Ogaybende Blog Yazarı

Susturulmak




Etrafı çakallarla ve aslanlarla dolu olan bir ceylan ne kadar özgür olabilir ki...

bakalım ne kadar özgür olabiliyormuş;

___

Herkese selam. Ben iç anadolunun küçük bir şehrinde yaşayan 18 yaşında bir eşcinselim. Yaklaşık bir hafta önce beni ve hayatımı mahveden iğrenç bir olay yaşadım. Ve anlatma ihtiyacı duydum. Belki okuyanlarda bu olaydan kendilerine bir şeyler çıkarabilirler. Çünkü ben bu olaydan o kadar çok şey çıkardım ki… İnanın 1 haftadır geceleri bunu düşünmekten uyuyamıyorum. Bazen kendimi bayılacakmış gibi hissediyorum. Ama kendim ve sevdiklerim için ayakta durmaya çalışıyorum.

Ben eşcinsel olduğumu kabulleneli çok oldu. Kendimle barışıktım, “neden böyleyim? Neden ben?” sorularıyla dolu dönemi atlatalı çok oldu. Ama bazen insanın başına öyle şeyler geliyor ki sizi bir anda o döneme sürüklüyor.

 Yaşadığım şehirde kendimi daha iyi hissedebilmek için kendime çok yakın gördüğüm kişilere eşcinsel olduğumu açıkladım. Önce piskoloğa, daha sonrada ablam ve birkaç arkadaşıma. Ve açıkladıktan sonra o kadar rahatladım ki… Neden daha önce açıklamadığımı düşündüm. Sonra nedenini buldum. Korkuyordum, kaybedilmekten, dışlanmaktan, görmezden gelinmekten… Ama daha sonra yakınımdakilerin beni ben olduğum için asla yargılamayacağını düşündüm. Haklıda çıktım. Gayet normal karşıladılar. Hatta en yakın arkadaşım “zaten biliyordum. Senin söylemeni bekledim” dedi. O kadar rahatladım ki… Sanki üzerimden tonlarca yük kalkmıştı. Ferahlamıştım. Ve bu ferahlamanın sonucu olarak kendime ve esas kimliğime olan güvenim arttı. Yaşadığım şehre fazla gelecek olan, ama yapmayı deli gibi istediğim şeyleri yapmaya başladım. Çekmecemden rengarenk, benekli ve pötikareli papyonlarımı çıkardım. Tonlarca para verdiğim ama utandığım için kullanamadığım fazla gösterişli mp3 kulaklığımı çıkardım. Bir sürü renkli pantolon aldım. Renkli bez ayakkabılarımı da unutmayalım. Ve kendime duyduğum özgüvenin sonucu olarak yaşadığım küçük şehre aykırı bir kişilik yarattım. Ucu belime kadar gelen kukuletam, renkli ayakkabılarım ve pantolonlarım, papyonlarım ve kulaklığım… Artık yolda yürürken yeterince dikkat çekiyordum. Yakınımdakiler bu değişime memnundu. Hatta bu tarzın bana çok yakıştığını söylüyorlardı. Özellikle gömleğimin yakasında buse gibi duran o küçük papyonlar… Ama tabiî ki buna karşı çıkan yakınlarımda oldu. En basit örneği en yakın arkadaşım. Burada ismini vermek istemiyorum. O yüzden ondan bahsederken “Aiden” diyeceğim. Çünkü izlediğim bir dizideki karakterin ismi. Kendisi ona çok benzer. Aiden bu yeni tarzımdan hiç memnun değildi. İlk başlarda beni olduğum gibi kabul etmediği için ona kızıyordum. “Beklide beni kıskanıyor” diyordum. Çünkü bir buçuk yıldır uzattığım sarı saçlarımla birleşen bu tarz beni gerçekten çok tatlı gösteriyordu. Ama o kadar budalaydım ki aslında Aiden’ın beni korumak için yaptığını anlayamamıştım. Ee başına gelmeden bazı şeylerin doğruluğuna inanmak istemiyor insan. Neyse işte ben bu tarzımla yarım yıl dolandım. Eşcinsel olduğumu bilen dostlarımla gayet mutluydum. Ve geçen hafta eşcinsel olduğumu açıkladığım diğer dostumla çarşıya çıktık. O dostuma da “sakat” ismini takmak istiyorum. Çünkü dediğim gibi isim vermek istemiyorum. Ona sakat dedim çünkü sağ kolu benim sayemde bayağı bir şişti. 


Biz sakatla çarşıda dolanırken 2 tane çocuk kolumuza girdi ve bizi biraz daha tenha bir yere sürükledi. İkimizde korkmuştuk. Başımıza bir şeyler geleceğini tahmin ediyorduk. Ama ben açıkçası “en fazla para isterler” diye düşünmüştüm. Ama yanlış düşünmüşüm. Onların tek amacı benim gibi bir ipneyi pataklamaktı. Hatta ellerinde gelse bıçaklamak… Bunlar bizi tenha bir yere çekince çocuklardan biri bana baktı ve “ne bu tip! Sen kimsin şehrimizi kirletiyorsun” dedi. Tabiî ki bu kadar kibar söylemedi. Bunu söylerken bayağı bir küfretti. Tabi biz ikimizde şaşırmıştık. Ama daha şaşkınlığımız çocuklardan birinin bana yumruk atmasıyla şoka dönüştü. Yumruğu enseme geçirince benim gözler kararmaya başladı. Kendimi korumak için geri çekildim. Ama sakat benim kadar şanslı değildi. Kafayı yeğince yerde buldu kendini. Çocuklardan ikisi arkadaşımı tekmelerken biride beni yumrukluyordu. Kendimizi savunmaya çalıştık ama çocuklardan birinin bıçakla üzerime geldiğini görünce tek çare olarak kaçmaya başladık. Kaçarken bir polis arabası gördük. Yanına gidip yardım istedik. Ama saolsun polis amcamız “ben napıyım. Gidin merkeze oraya sığının” dedi. Şaşırmaya bile vaktimiz olmadığından polisi bırakıp merkeze doğru kaçmaya başladık. Polis merkezine girdiğimizde çocuklar kovalamayı çoktan bırakmıştı. Ama benim kalbim korkudan hala deli gibi atıyordu. Polis merkezine gidince olayı ayrıntısıyla anlattık. Ailelerimiz geldi. Hastaneden darp raporu aldık ve ifademizin alınması için tek tek sorguya çekildik. Önce sakat girdi içeri. Sonrada ben. Polis bana küçümser gibi baktı ve “arkadaşının dediğine göre senin tipin yüzünden kavga çıkmış” dedi. Kafamı bile kaldırmadan “evet” dedim. “ee sende niye böyle giyiniyorsun bu şehri bilmiyor musun?” dedi. Ve işte ikinci bir polis kazığı. Çocukların bize saldırmasına değil de benim giyimime suç atmıştı. Zaten vicdan azabından kızaran kalbim iyice yanmaya başladı. Sakince ifademi verdim ve babamın “ben sana demedim mi! Ben sizin yaşlarınızda olsam bende döverdim seni! Hayır, madem şu tipi korumak için inat ediyorsun bari birkaç yumrukta sen atsaydın. Gidip birde dayak mı yedin? Tüü sana!” gibi söylemlerini dinledikten sonra. “bir şeyim yok. Sen eve git ben buradan dershaneye geçeceğim” deyip çıktım polis merkezinden. Benim yaptığımı sakat da yapmış. Elindeki soğuk bir meyve suyu tenekesini gözüne tutarak yanıma geldi. Sakat’a şöyle bir baktım. Gözü şiş, dudağı patlak ve sağ kolunu oynatamıyor bile. “Yapma şöyle evine git zaten kötüsün bir de şu soğukta dışarıda durma” dedim. Ama beni dinlemedi “Aiden’ı arayalım biraz konuşalım” dedi. Bende kabul ettim ve tüm bakışların üzerimizde olduğu bir cafeye geçtik. Yaklaşık bir yarım saat sonrada Aiden hışımla içeri girdi. Önce bana bir baktı. Bende pek bir şey yoktu. Yüzüme darbe almamıştım. Üzerimdeki kalın kaban ise diğer darbeleri engellemişti. Ama Aiden’ın gözleri Sakat’a kayınca yüzü öfkeyle gerildi. Yanımıza oturdu ve “neden beni aramadınız! Adam toplar gelirdim” gibi şeyler söylemeye başladı. Ama ne Sakat’ın nede benim aiden’ı dinleyecek halimiz yoktu. Sakat’ın vücudu zarar görmüştü. Benim ise ruhum, kalbim… Ve tam “sanırım bu gün daha fazla üzülemem” derken Aiden’dan gelen sözlerle elektrik çarpmışa döndüm. “Sana kaç kere dedim şu hareketlerini bırak diye. Nerde yaşadığımızı bilmiyor musun? Başına elbet gelecekti böyle bir şey. Ama sayende başına geleceklerin hesabını Sakat çekti!”


Aiden’dan gelen bu sözler yüzünden felç geçirmiş gibi kala kaldım. Kafamı kaldırım her şeyden çok değer verdiğim insanın gözlerine baktım. Ve o gözlerde öfkeden başka hiçbir şey yoktu. Daha sonra bakışlarımı Sakat’a çevirdim. Sakat gözlerini benden kaçırıyordu. Sanki Aiden’ın söylediklerine hak veriyor da beni kırmamak için onaylayamıyor gibi bir hali vardı. O an o ortamda bir dakika bile duramazdım. Çantamı aldığım gibi dışarı çıktım ve gözlerimin dolmasını aldırış etmeden yürümeye başladım. Bir sigara yaktım ve adam akıllı düşündüm. Neden bu kadar kızmıştım? Neden bu kadar kırgındım? Ben olduğum için dayak yediğimden mi? Hayır sebep bu değildi. Bu kadar kızgın ve kırgın olmamın sebebi Aiden’ın haklı olmasıydı. Toplum kurallarını toplum belirler. Ve eğer o toplumda yaşıyorsan o kurallara da uymak zorundasın. Sigaramı söndürdüğüm gibi berbere gittim. Bu zamana kadar özenle baktığım ve gurur duyduğum o sarı saçları gözümü bile kırpmadan vurdurdum. Eve koşar adım gittim ve kendimi odama kitleyip tüm papyonlarımı makasla paramparça yaptım. Pantolonumu kestim. Kulaklığımı kırdım. Ve bunları yaparken gözüm aynaya takıldı. Kendime bir baktım. Aciz, ezilmiş susturulmuş, susturulmuş, susturulmuş… Gördüğüm şeyler bunlardı. Ve bir anda uzun zaman önce susturduğum o sorular kafamda dönmeye başladı. “Neden ben?” Kendimi delirecekmiş gibi hissediyordum. O gece bir gram bile uyuyamadım. Yerinde olmayan saçlarımı çekmeye çalıştım. Ama elimi her kafama attığımda elime değenler sadece kısacık sivri saçlardı…


Sabah olduğunda bir karar almıştım. Kendim olmaya çalıştığım için etrafımdakiler zarar görüyorsa bundan böyle yalnız dolanacaktım. Böylece kimse de zarar görmüş olmayacaktı. Aylardır suratına bakmadığım siyah pantolonumu giydim. Ayağıma hiç yakıştıramadığım botlarım ve sade montumla dışarı çıktım. O soğukta kukuletamı bile takmadım. Kafamı kaldırmadan dershaneye gittim. Ve 3-4 gün boyunca Sakat’a da Aiden’a da ulaşmadım. Hatta onların aramalarını ve mesajlarını görmezden geldim. Bunu yapmak benim için çok zordu. Ama Aiden’ı aramak için telefonu her elime aldığımda aklıma sakat ve dağılmış yüzü geldi. Tiksinir gibi attım telefonu. Ve 5. günde Aiden dershanemin önüne geldi. Beni görür görmez koşar adımla bana yaklaşmaya başladı. Kafamı çevirdim ve devam ettim. Aklım sıra bu şekilde ondan kaçacaktım. Ama tabiî ki Aiden beni tuttu ve bir daha da bırakmadı. Konuşmak için cafeye geçtik. Sigarasını öfkeyle yaktı ve ilk nefesini çekip sakinleştikten sonra “amacın ne” dedi. Aiden’ın yüzüne bile bakmadan “ne amacı, neden bahsediyorsun, bir şey yaptığım yok” gibi kaçamak cümleler kurdum. Ama Aiden daha fazla dayanamadı ve “tek yaptığın kolaya kaçmak” dedi. “bizle görüşmeyince bize zarar gelmeyeceğini mi sanıyorsun? Evet, o olay senin yüzünden oldu, Sakat senin yüzünden dayak yedi. Ama bizden kaçarak bunları durduramazsın. Ayrıca benim sana ihtiyacım var, Sakat’ın sana ihtiyacı var. Sen benim en iyi dostumsun. Senin kaçıp gitmek gibi bir lüksün yok. Eğer ben seni öz kardeşimden öte görüyorsam seninde elini taşın altına koyup yaptıklarını ve hareketlerini kabullenmen lazım. Kaçarak hiçbir şeyi halledemezsin. Ben bunları seni kırmak için söylemiyorum. Seni korumak için söylüyorum.”

Aiden’ın konuşmasını şaşkın bakışlarla izledim. Haklıydı hem de çok haklıydı. Sırf böyle yaratıldım diye kendimi ve dostlarımı tehlikeye sokmaya hakkım yoktu. Hele bide beni benden daha çok düşünen Aiden’ı bana bunları söylediği için suçlamaya hiç ama hiç hakkım yoktu. Bu olaydan sonra kendime çeki düzen verdim. Kabul etmek zorundaydım ülkemiz bizi kabullenecek olgunlukta değil. Ve bende kendimi zorla kabullendirecek kadar bencil biri değilim. Benim sorumluluklarım var, benim değer verdiğim insanlar var. Biliyorum sırf başkaları yüzünden kendim gibi olamamak çok sinir bozucu bir durum. Dediğim gibi susturulmuş gibi… Ama siyah pantolonuma alıştım. Yeni aldığım eskisi kadar abartı olmayan bereme alıştım. Ama en önemlisi botlarıma alıştım. Çünkü botların o bez ayakkabılardan çok daha fazla ısıttığını fark ettim. Ve ne zaman kendimi susturulmuş hissetsem aklıma arkadaşlarım geldi. “sabret” dedim kendi kendime. “kendin olamayacak kadar sorumlu bir insansın bununla gurur duy. Belki bir gün dünya bizi kabullenir. Belki ben o günü göremem ama benim gibiler için o günün gelmesine yardım edeceğime yemin ediyorum. Ve o gün gelene kadar sevdiklerim için dayanmak zorundayım”  Ve işte bu düşünce geceleri rahat uyuyabilmemi sağlıyor. Ve ben sabredeceğim. Ama sabretmem susup bu zorbalığı kabulleneceğim anlamına gelmez. Ki zaten kamera kayıtları saolsun çocuklar yakalandı. Bizde şikâyetçi olduk. Bize saldıranlardan biri zaten aranıyormuş. Daha önce birini daha bıçaklamış. Hem bizim sayemizde artık uzun bir süre bir kişiyi daha bıçaklayamayacak. Ha bu arada bu olaydaki tek pişmanlığım saçlarım! Saçlarımın hiçbir suçu yok nasıl kıydım onlara :’( neyse yine uzatacağım inşallah ;)

___


Öncelikle geçmiş olsun sana ve arkadaşlarına, ortaokul ve lise yıllarında ister istemez dışladığımız küçük gördüğümüz okulun fanlarına yüzlü gözükmek için ya da onlarla takılabilmek için farkında olarak ya da olmayarak kim bilir kaç kişiyi geceleyin yataklarında göz yaşları ile bıraktık. Biz eşcinsellerin en güzel tarafı çok iyi empati yapabilmemiz sanırım (en iyi yanımız bu zaten lol) Sadece giyiminden kuşamından hal ve hareketlerinden ötekileştirilmiyor bu cografyanın insanı aslında ne kadar 2 yüzlü bir toplum olduğumuz ortaya çıkıyor yine ve yine. Hoşgörümü o da ne? Gel ne olursan ol yine gel düsturu mu? O da neymiş ne güzel dönüyorlar lan etraflarında bunların başı dönmüyor mu yok olm tek noktaya odaklanıyorlara takılırsak cevizin kabuğunu kırıp özüne inmezsek elbette cevizin hepsini kabul sanarız.

Bunların hepsi de başta cinselliğimiz olmak üzere bastırdığımız çoğu duygunun dışa vurumudur işte...


Ogaybende Blog Yazarı

Eşcinseller Nasıl Giyinir?




Pantolonu gösteren ütüdür, erkeği gösteren gö... öhüm ne diyorduk;

Bana gelen bir mailden bahsetmeden önce başlıktan bahsedeyim o nasıl bir başlık oldu öyle :D Eşcinseller nasıl giyinir efenim önce çoraplarını giyerler sonra giyeceği kıyafete göre baksırını seçer onu giyip 10 dk ayna karşısında kendini izler ahaha sonra üzerine giyeceği t-short veya gömleği giyer sonra yine ayna karşısına geçip "ne kaaa sexy oldum yahu" diyip bi 10 dk daha kendini izlemeye harcayıp sonra altına ne giyecekse onu giyer mi dicez yani :D evet saçma bir başlık oldu ama ilgi çekici hıh

Arkadaşımız yakında eşcinsellerle alakalı bir blog açacakmış bekliyoruz, bir çok dergide de editör olarak görev alıyor falan. 1000Moda adlı dergide de bizim hakkımızda bir yazı yazacağını söyledi bir kaç sorusu var bizlerle alakalı, tabii sorular haliyle moda ve giyim üzerine eğer bu soruları yorum kısmında cevaplarsanız kendisine yardımcı olmuş oluruz. (cevaplamayanı yolarım lol) Ben de kendimce cevapladım soru ve cevaplar aşağıda;


---

Gay'ler adına bir konu yapmam gerekiyor 1000Moda dergisi için... Size ve bazı gay arkadaşlarıma soracağım bu soruların cevaplar ışığında bir dosya konusu yapacağım. Onun için bu sorular hakkındaki  görüşleriniz de benim için önem teşkil ediyor.

Dışarıda ve bir partiye gittiğinizde nasıl bir stili benimsersiniz?
Date'de ne giymeyi tercih edersiniz?
Modayı nerden takip edersiniz?
İlişki sırlarınız nelerdir?
Stil ikonlarınız kimlerdir, kimlerden ilham alırsınız?
Nerede en çok kendiniz gibi eğlenirsiniz?

---



Dışarıda ve bir partiye gittiğinizde nasıl bir stili benimsersiniz?

Genelde spor giyinmesini severim, kot pantolonu da öyle :) aldığım kotlar genel de dar kalıp olur. Eğer bir düğün organizasyonuna katılacaksam takım elbise giyerim,

Date'de ne giymeyi tercih edersiniz?

Yine spor olur, genelde gardrobumda özel zamanlarda giyilecek tarzdan kıyafetlerim olur mesela severek aldığım bir şeyi günübirlik giymem özel zamanlarda giymeyi tercih ederim bu vesile ile alıpta aylarca giymediğim kıyafetlerimde olmuştur :)

Modayı nerden takip edersiniz?

Klasik olacak ama bana göre moda kendine yakışanı giymektir diyenlerdenim :) Herkes gibi aldığım bir şey başkasının üzerinde görmekten nefret ederim. Magazaya girdiğim zaman denerim üzerime yakışırsa giyerim o kadar, yaptığım kombinler ne kadar iyi oluyor bilemem ama ben kendimden memnunum.

İlişki sırlarınız nelerdir?

İlişki sırlarınız derken? Konuyu biraz daha açabilirsen cevaplamaya çalışabilirim.

Stil ikonlarınız kimlerdir, kimlerden ilham alırsınız?

Dediğim gibi belli başlı bir stilim yok kıyafet konusunda spontane takılanlardanım bu vesile ile de herhangi bir ikonum yok :/ olmalı mı acaba ? (yolda görsem olsa çok iyi olurdu derdim dermişsin :P) :D

Nerede en çok kendiniz gibi eğlenirsiniz?

tabii ki eşcinsel arkadaşlarımın arasında...

Teşekkürler.



Ogaybende Blog Yazarı

Pazar Etkisi Yaratan Salı ve Romeo



Selam;

Yılın ilk gününden herkese selam, nedense bana bugün Pazarmış gibi geliyor :) Öyle bir kasveti var sağolsun havada buna çanak tutuyor falan. Yukarıdaki resim durumumuzu güzel özetliyor bir çok karar alıyoruz ve sonuç yine aynı :D

Dün sokaklarda sürttüm :) Pek bir hareket yoktu buralarda içen sıçan bağrışanlar oldu falan ama gece Victoria's Secret defilesini kaçırmadım :D Bir an için hetero! olmaya karar vermedim tabii ki lol biscolata erkekleri olsa idi vücut kimyamda çeşitli değişiklikler olabilirdi (anladınız siz onu ahaha) ama bunlarda hiç bişi olmadı (o.O) Bir tek "lem şunun yerinde olsa idim ilk kimi götürürdüm" diye düşündüm ahahah öhüm ne diyorduk evet Rihanna süperrr di biber ovlanı serpilmiş vücut neyin yapmış falan

Piyango biletim yine 3 ün 1 ini tutturdu bana :D Amorti ile geceyi kapattık :P Saat 00:00 ve ilerisinde "acaba kimmmm yeni yılımı kutlayacak" diye telefonumu yanıma aldım tam yanımda bir telefonun varlığını dahi unuttuğumda bir mesaj geldi :D yok Turkcell diil kardeşimmiş ahaha sabahında gelen yeni yıl mesajlarını napayım hıh 


Sevgilim olsaydı o mesaj atsaydı falan :( ne mana olm sevgilim olsa yanında olurduk herhalde ne mesajı :D

İnternette gaydar, manjam, planetromeo, gabile gibi siteler varmış sevgili aramak için hiç bilmiyordum (yerseniz :D) bu sitelerde ogaybende nicki ile birileri hesap açmış (o.O) Bir tanesi de izmir de hatta özellik falan doldurmamış yavrum sen ogaybende misin diye sordum ama sadece sırıttı diyeceğim o ki bu tarz sitelerde PROFİLİM YOK ogaybende adı altında yok fake bir kaç tanesinde var ama oralarda ne oluyor yahu yabancı kalmayalım diye açılmış profiller onlarda ahaha :D (tamam yemediniz ama doğru hıh)



Ogaybende Blog Yazarı